Charles Dickens'ın İki Şehrin Hikayesi tüm zamanların en meşhur edebiyat eserleri arasında yer almıştır.
Charles Dickens'ın 1859 yılında gazetelerde tefrika edilmek üzere yazdığı, konusu Fransız Devrimi esnasında ve öncesinde Paris ve Londra'da geçen olayları ele almakta.
"Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku.
Aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana" gibi tezatların bir arada bulunduğu cümleler ile başlıyor ve aslında bu tezatlar savaşa neden olan kesimin hangi kesim olduğunu az çok belli etmekte. Zenginlerin halkı sefalete sürüklemesi Fransız Devrimi'nin patlak vermesine neden olmakta. Halk artık açlığa, sefalete ve ezilmeye daha fazla tahammül edemeyip önüne geleni asıp kesmektedir.
Dickens, İki Şehrin Hikayesi ile; uyanış, suç, umut, utanç, kurtuluş, sosyal adaletsizlik ve yurtseverlik temalarını kuvvetli bir biçimde işleyerek, ingiliz halkına binlerce insanın acısını anlatmaya çalışmıştır.
Romanda ihtilal öncesinde acı çeken, sömürülen Fransız halkının bu travmanın yaraları ile, kendilerine yıllarca kötülük eden aristokrat ve asillere sıfır hoşgörü ve uydurma yasalarla idam cezaları vermeleri ile aslında evrimleşmemiş ve ilkel kalmış bir toplum oldukları anlatılmak istenmiştir. Devrim ertesinde yaşanan üç yıl, devrim öncesinin bir devamı niteliğindedir. Öldürenler artık öldürülmektedir.
Keyifli okumalar...