"Neden diye soruyor Zehra."
"Çünkü korkudan kurtuluyorsun. Ölü, ölümden korkmaz."
"Ya aşktan, ondan da kurtuluyor musun?"
"Işte onu bilemiyorum; burada hiçbir duygu yok ama ba-
zen babamın hâlâ imparatoriçeye âşık olduğunu düşünme-
den edemiyorum. Çünkü ona hiç toz kondurmuyor."
Zaten aynı şehri anlatmıyor muyuz ,bu şehirde hiçbir şey değişmez ,tekrarlanır durur. Senin gibi yeni gelenleri dinleyince diyoruz ki , hep aynı şey aktörler değişiyor sadece. Bir de kısa bir arayla oluyor bütün bunlar.
“Öyleyse, belki de, şey, mutsuz olduğu doğru,” dedi Jacob Deborah’ı düşünerek.
“Hasta,” dedi Esther.
Jacob, “Mutsuz,” diye bağırıp odadan çıktı. Birkaç dakika sonra odaya geri dönüp “Sadece mutsuz!” dedi.
Pastanede saatlerce bekledim kapıdan bir gireni sen zannettim. Gelmedin. Belki de geldin ama yanıma uğramadın. Artık bir mektup daha yazmam gerekmez diyordum, yanılmışım. Seni göreceğime kendimi fazla inandırmıştım, gerçekten kırıldım.
Yani yalnızlık denen nane, öyle şarkılarda anlatıldığı gibi insanın üstüne gece vakti çökmüyor. Tam tersine gece vakti seyreliyor yalnızlık, hazmı kolaylaşıyor. Zor olan, güneşin parladığı öğle vakitleri , öğleden sonraları , pazar sabahları , cıvıl cıvıl piknik yapılan ikindiler... Geceler güzel.