Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Abdullah bin Amr radıyallâhu Teâlâ anhumâ şöyle demiştir: “Dört ahlak vardır ki, sana bunlar verildiği zaman -dünyada elde etmediğin- hiçbir şey aleyhinde olmaz: 1-Güzel ahlak, 2-Harama götürmeyen helal yemek ve lffet, 3-Yalan karıştırmaksızın doğru söz söylemek ve sadakat, 4-Emaneti korumak ve adaleti gözetmek." [H.571 Insanoğlu düşünürse, meşarun ileyhin bu hikmetli sözü kâfi gelir. Çünkü: 1-Güzel ahlak sahibi cemiyet içerisinde değer kazanır. Tabiî ki değer kazanmasının vesilesi, diline ve hayâ' yerine hâkim olmasıdır. 2-lnsan rızkını temin etmeye mecburdur, rızk temininde çalışmak anında meşrü' ve helal yoldan kazanılan geçim levazımları, insanı azgınlığa, fuhuşa, cimriIiğe sevketmez. Vasat bir hayat yolunu tutmak ve haramlardan sakınmak takva olur. Takva şehadet kelimesinin icabıdır. 3-Hal ve hareketinde doğru söz söylemek ve yalandan sakınmak; cennet kapılarını açacak, cennete insanı cezbedecek bir vesiledir. 4-Allah Teâlâ'nın insana vermiş olduğu İslâm nimetini ve iman servetini korumaktan ibaret emanet. cennette derece almmasina en kuwetli vasıtadır. Mesela ruh emanettir, beden emanettir, İslâm Dîni emanettir. Behime kuvveti akI-ı selîmin emri altında çalıştı mı. bu emanetler korunmuş oluyor. Bu emanetlere hıyanet etmeyen insan, hem Allah Teâlâ'nın defterinde hem halkın defterinde değer kazanır. İşte yukarıda geçen hadîs-i şerîfteki: “En çok cennete sokan şey nedir? Bu da, Allah'tan korkmaktır, fuhuştan korunmaktan ibaret takva sahıbı olmaktır ve güzel ahlaktır.” sözünün manası, Abdullah bin Ömer radıyallahu Teâ' lâ anhumâ'nın sözleriyle izah olunmuştur. İşte irşad...
Benim Adım MUHAMMED Ali
Muhammed Ali Müslüman olduktan üç yıl sonra bir boks maçına çıkacaktı. Onun Müslüman olmasını hazmedemeyen Ernie Terrel adındaki bir boksör, ikilinin roportaj verdiği bir sırada Muhammed Ali’ye eski ismi Cassius Clay olarak hitap ediyordu.. Bu durum Muhammed Ali’yi hayli sinirlendirmiş, ikili roportaj verirken neredeyse kavgaya tutuşmuşlardı.
Reklam
Amin
"Allah'ım senden gayb bilgin ve yaratıkların üzerindeki kudretinle istiyorum ki yaşam benim için hayırlıysa beni yaşat, ölüm benim için hayırlıysa beni öldür. Allahım! Senden görünür görünmez (her yer)de senden korkmayı, öfkeli ve sakin halde hak sözü söylemeyi, fakir ve zengin iken itidalli olmayı istiyorum. Senden bitmeyen nimetler istiyorum. Senden bitmeyen mutluluk istiyorum. Senden ölüm sonrasında iyi yaşam istiyorum. Senden yüzüne bakmak istiyorum, senden hiçbir zarar ve yoldan çıkarıcı fitne olmadan seninle buluşma iştiyakını (kalbime koymanı) istiyorum. Allahım! bizi iman süsüyle süsle ve bizi doğru yola iletilenlerden ve o yolu tutmuşlardan eyle."
İmam Beğavî diyor ki: «Hatta Şeyh Hasen-i Basrî ve Kattâde dediler kî: “Kelime-i tayyib - hoş ve temiz kelime, Allah'ın ism-i şerîfini zikretmektir; salih amel, farzları edâ etmek ve haramlardan kaçınmaktır. Binaenaleyh kim Allah Azze ve Celle'nin emrettiği farzları zayi ettiği halde Ismi'ni zikrederse, sözü de, ameli de reddedilir. Demek, iman, temenni ve süslenmek değildir. Bilakis iman,niyet olarak kalbde yerleşen, zâhirde de amelin onu tasdik ettiği şeydir. Kim güzel söz söyler, mesela zikir ve Teşbih söyler, doğru konuşursa,gayrı salih ameli işlerse, sözleri kendisine reddedilir. Kim de salih amel işlediği halde güzel söz söylerse, ameli sözünü kabul dergâhından geçirir. “...Allah Azze ve Celle'ye, güzel ve temiz söz yükselir ve salih amel de onu (güzel kelimesini » zikrini) yükseltir.." manası budu
“her zaman öğrenen, ama gerçeğin bilgisine bir türlü erişemeyen”
“Şunu bil ki, son günlerde çetin anlar olacaktır.” ‭‭ “İnsanlar kendilerini seven, para düşkünü, övüngen, kibirli, küfürbaz, anne baba sözü dinlemez, nankör, kutsallıktan ve sevgiden yoksun, uzlaşmaz, iftiracı, özünü denetleyemeyen, azgın, iyilik düşmanı olacaklar. Hain, aceleci, kendini beğenmiş, Tanrı'dan çok eğlenceyi seven, Tanrı yolundaymış gibi görünüp bu yolun gücünü inkâr edenler olacaklar. Böylelerinden uzak dur. Bunların arasında evlerin içine sokulup günahla yüklü, çeşitli arzularla sürüklenen, her zaman öğrenen, ama gerçeğin bilgisine bir türlü erişemeyen zayıf iradeli kadınları adeta tutsak eden adamlar var. Şunu bil ki, son günlerde çetin anlar olacaktır. Yannis'le Yambris nasıl Musa'ya karşı geldilerse, bunlar da gerçeğe karşı gelirler. Düşünceleri yozlaşmış, iman konusunda reddedilmiş insanlardır. Ama daha ileri gidemeyecekler. Çünkü Yannis'le Yambris örneğindeki gibi, bunların da akılsızlığını herkes açıkça görecektir.” ‭‭2.TİMOTEOS‬ ‭3:1-9‬ ‭TCL02‬‬
“İnsanlar kendilerini seven, para düşkünü, övüngen, kibirli, küfürbaz, anne baba sözü dinlemez, nankör, kutsallıktan ve sevgiden yoksun, uzlaşmaz, iftiracı, özünü denetleyemeyen, azgın, iyilik düşmanı olacaklar. Hain, aceleci, kendini beğenmiş, Tanrı'dan çok eğlenceyi seven, Tanrı yolundaymış gibi görünüp bu yolun gücünü inkâr edenler olacaklar. Böylelerinden uzak dur. Bunların arasında evlerin içine sokulup günahla yüklü, çeşitli arzularla sürüklenen, her zaman öğrenen, ama gerçeğin bilgisine bir türlü erişemeyen zayıf iradeli kadınları adeta tutsak eden adamlar var. Şunu bil ki, son günlerde çetin anlar olacaktır. Yannis'le Yambris nasıl Musa'ya karşı geldilerse, bunlar da gerçeğe karşı gelirler. Düşünceleri yozlaşmış, iman konusunda reddedilmiş insanlardır. Ama daha ileri gidemeyecekler. Çünkü Yannis'le Yambris örneğindeki gibi, bunların da akılsızlığını herkes açıkça görecektir.” ‭‭2.TİMOTEOS‬ ‭3:1-9‬ ‭TCL02‬‬
Reklam
208 syf.
6/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Kitabı bir arkadaşım vesilesiyle edinmiştim geçen yıl. Ölümü bu kadar yakından hissedince okumanin tam zamani olarak düşündüm. Kitaptaki amaçlanan niyet gerçekten takdir edilesi. Ölümü dibimizde hissetmediğimiz şu günlük hayatta, ağızların tadını kaçıran Ölümü bolca anma sunnetine vesiledir kitap. Anlatımı kolay anlaşılır bu bağlamda her yaştan
Ölüm Ne Renk
Ölüm Ne Renkİ. Serdar Kaya · Karatay Akademi · 2013164 okunma
Birşeyden uzak olan bir kimse, yakın olan adam kadar o şeyi göremez.
İ'lem eyyühe'l-aziz! Birşeyden uzak olan bir kimse, yakın olan adam kadar o şeyi göremez. Ne kadar zeki olursa olsun, o şeyin ahvâli hakkında ihtilâfları olduğu zaman, yakın olanın sözü muteberdir. Binaenaleyh, Avrupa feylesofları, maddiyatta şiddet-i tevaggulden dolayı iman, İslâm ve Kur'ân'ın hakaikinden pek uzak mesafelerde kalmışlardır. Onların en büyüğü, yakından hakaik-i İslâmiyeye vukufu olan âmi bir adam gibi de değildir. Ben böyle gördüm; nefsülemir de benim gördüğümü tasdik eder. Binaenaleyh, şimşek, buhar gibi fennî meseleleri keşfeden feylesoflar, Hakk'ın esrarını, Kur'ân nurlarını da keşfedebilirler diyemezsin. Zira onun aklı gözündedir. Göz ise kalb ve ruhun gördüklerini göremez. Çünkü kalblerinde can kalmamıştır. Gaflet, o kalbleri tabiat bataklığında çürütmüştür.
En’âm,6/73-79
"O, gökleri ve yeri hak (ve hikmet) ile yaratandır. "Ol!" dediği gün her şey oluverir. O'nun sözü gerçektir. Sûr'a üflendiği gün de hükümranlık O'nundur. Gizliyi ve açığı bilendir ve O, hikmet sâhibidir, her şeyden haberdardır. İbrahim, babası Âzer'e: 'Birtakım putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum' demişti. Böylece biz, kesin îman edenlerden olması için İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk. Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü ve: 'Rabbim budur' dedi. Yıldız batınca: 'Batanları sevmem' dedi. Ay'ı doğarken görünce: 'Rabbim budur' dedi. O da batınca: 'Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum' dedi. Güneşi doğarken görünce de: 'Rabbim budur, zira bu daha büyük tür' dedi. O da batınca: 'Ey kavmim! Ben sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Ben hanîf olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim' dedi."
Sayfa 121Kitabı okudu
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.