Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Benimle Yürüyene
Yolcu, keder çekme ki bu diyara düşenin Yolunda otlar biter, mezarında çiçekler! Karaltılar belirir başında her köşenin, Her geçidin ucunda bir gözü kanlı bekler. Gökten imdat isteme, güvenme gözyaşına, Bakma düşman gözüyle bir sürü yoldaşına: Murada ereceksin yarın sen tek başına, Onlarsa yarı yoldan geriye dönecekler... Varsın, tan ağarmadan kumral saçın ağarsın, Sen sonu cennet olan yolundan dönme! Varsın, Yolunu kesmek için zinciri koparsın Dokuz yıl artığınla beslediğin köpekler!
Bizi bekler esir olmuş ülkeler Bizi bekler yetim kalmış ülkeler "imdat" diye haber salmış ülkeler Boş mabetler girilmeyi bekliyor Ölü dünya dirilmeyi bekliyor.
Reklam
Çöl bir avcıdır Şair yüreğiyle beslenen Gözbebeklerini Yüzüğüne taş gibi takan Ciğerlerini Açıp yaprak yaprak Günlüğünü tutan Kaburga kemiklerini ok gibi fırlatan Karanlık aşk levhasına Ve şair Hızır'a arkadaş Âbıhayat yolculuğuna çıkan Dilinde kırık dökük heceler Dante Virjil Beatris Romeo ve Jülyet Firdevsi Hafiz Câmi Fuzuli ve Nizami Leylâ ve Mecnun Kaf ve Nûn sûrelerinden Azık toplayan yolcu Çölün sır tuzaklarını Esrar beldelerini aşmak için Tanrı dilinden Medet umup İmdat isteyen
Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta Her şey naylondandı o kadar Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı. Ama geyikli geceyi bulmadan önce Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk. Geyikli geceyi hep bilmelisiniz Yeşil ve yabanî uzak ormanlarda Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan Hepimizi vakitten kurtaracak Bir yandan
Sayfa 20 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
profili oğlan çocuğu
Özel yağmurunu yanında gezdirirdi Cam tozu serpintisi su pırıltılı Profili oğlan çocuğu ağzı hüzün Sevda çetin bir sınav bunu bilirdi Yüreğini tüketen epeyce ağrılı Özel yağmurunu yanında gezdirirdi Sabahtan akşama bütün gün Bir kalemle buluşmasın şairdi Şiirleri nedense ağır yaralı Gizliden gizliye kan kaybediyor Eli fırça tutunca yaptığı
"Özgürlük ak ve dokunaklı alüminyuma batmış güzel yüzüyor dalgalar üstünde Birazdan havalanıverecek ve onu tanıyamayacağız artık İmdat! Boğulacağım! "
Sayfa 23
Reklam
“En önemli an­larda yeniden doğabilsen!” Bu Çin lanetlemesinin altın­ da eziliyoruz. Ve görevimiz, bu lanetlemeyi kutsama haline getirmek; çetin bir görev, ağır bir iş. İnsanoğlunun kendini beğenmiş erdemleri, Kutsallık, İnatçılık, Yiğitlik, imdat!”
"Evinize siz mi bakarsınız yalnız" Güldü. "Ya kim bakacak? Benim evime herkes gelip bakacak değil ya." "Yani çoluk çocuk, akraba falan demek istedim." "Gözünden bile imdat umma," diye güldü.
Sayfa 203 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
" Bizim kendilerine muhtaç olduğumuz kimselerden imdat dileneceğimize bize muhtaç olanların yanına gidelim! Fakir olan fukaranın halinden anlar!"
Biri, ölmek üzere olan bir insanın imdat çığlıklarını duyuyor ve televizyonunu rahatça izleyebilmek için kapıyı kapatıyor. Tanrım, bu dünya ne hale geldi böyle?
Sayfa 32 - Pegasus Yayınları - Pdf
Reklam
Bir karış dünya mülküne minnetimiz yok bizim. Biz dünyaya cennet arkadaşı bulmaya geldik.
Sayfa 136 - NesilKitabı okudu
Gölde yüzen göçmen kuğu Selam versem alır mısın? Ağırlarım her konuğu Gitme desem kalır mısın? Bakışınla can kat bana Her nefesin imdat bana Ne gördünse anlat bana Arkadaşım olur musun? Dost özlemek nasıl bir şey? Yol gözlemek nasıl bir şey? Aşk gizlemek nasıl bir şey? Yaşadın mı, bilir misin? Mezar büyük, dünya küçük Gün sayarız yarım-buçuk Kalbim geniş, kapım açık Davet etsem gelir misin. Yükselirsin perde perde Kanat süzersin göklerde Sevdiklerin kimdir, nerde Aramakla bulur musun?
Ağlamayı Öğrenin
Gidin, akşamları, yamru yumru evlerin yılankavi sınırladığı kuytu mahallelerde dolaşın; oralarda, sokak ortalarında ağlayan çocuklar göreceksiniz; onlardan ağlamayı öğrenin!.. Hastahane önlerinde, adliye koridorlarında, hapishane kapılarında, yazıhane eşiklerinde, maden kuyularında, tarla hendeklerinde. . . Daha nerelerde, nerelerde?. . Kansızlıktan kurumuş bir insanlık kaynaşıyor. Seyredin ve ağlamayı öğrenin! Bit pazarına uğrayın, oralarda yerlere serilen eşyaya bakın; ölen çocuğun minicik kazağını satmaya gelenle, bunu düşürmeye bakanın edâlarına dikkat edin; ağlamayı öğrenin! Hiçbir şey yapamazsanız, kırlara çıkın, kuş yuvalarını bozmak için ağaçlara tırmanan haylazlara katılın; cıvıl cıvıl imdat isteyen yavru kuşları, sonra, havada kıvrımlar çizerek acı acı çığlık koparan anne kuşu görün; ağlamayı öğrenin! Yavrusunu ensesinden dişleyip selâmete götüren uyuz ve topal kediye baksanız yeter. . . Ağlamayı öğrenin! Sakın, öğrenemeyiz, demeyin; ben öğrendiktensonra, siz nasıl öğrenemezsiniz?
VLADIMIR: Pozzo! Pozzo! ESTRAGON: Adının Pozzo olduğundan emin misin? VLADIMIR (kaygıyla). Bay Pozzo! Buraya gel! Bir şey yapmayacağız sana. ESTRAGON: Başka isimler denesek. VLADIMIR: Ölüyor galiba, maalesef. ESTRAGON: Eğlenceli olur. VLADIMIR: Ne eğlenceli olur? ESTRAGON: Başka isimler denemek, art arda. Vakit geçer, er geç doğrusunu buluruz. VLADIMIR: Adı Pozzo diyorum sana. ESTRAGON: Anlarız şimdi. Bakalım. (Düşünür.) Habil! Habil! POZZO: İmdat! ESTRAGON: Bir defada bildim! VLADIMIR: Bu konu bıkkınlık vermeye başladı. ESTRAGON: Belki ötekinin adı da Kabil'dir? Kabil! Kabil! POZZO: İmdat! ESTRAGON: Bu adam bütün insanlık!
VLADIMIR: Kulaklarımızda hâlâ çınlayan imdat çığlıkları bütün insanlığa dönük! Ama burada, zamanın bu noktasında insanlık biziz. Hoşumuza gitsin gitmesin. Bunun değerini bilelim, çok geç olmadan!
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.