-Sabah Filan Brasserie’de şöyle güzel bir ‘brunch’ yapıp oradan Falan Cofee’de kahvelerimizi içtikten sonra City’s Şişli AVM’de alışveriş yapalım mı? Yok yok, orası masraflı olur, biz en iyisi Fox Outlet Center’a gidelim.
- Ok, Dream Güzellik Merkezi’ne gitme işini haftaya realize ederiz.
- İndirim zamanında gidelim de timing hatası yapmayalım.
POLİSİYENİN KRALİÇESİ AGATHA, POP'UN KRALI MICHAEL'DİR.
NE ALAKA?
Şimdi içinizde polisiye sevmeyen, onu edebi bir tür olarak görmeyen, zaman kaybı, çıtır çerez olarak gören bir kesim var. Biliyorum. Sizin birinizi bile bu yoldan döndürmeyi şu andan itibaren görev edinmiş bulunmaktayım. Michael içinse... Gönlümün Prensi. Onu sevmeyeniniz,
Kültürlerin çoğunda tüm toplumsal cinsiyet farklılıkları, kadınların deneyimlerini erkeklerinkinden daha fazla aile yaşamına bağlamaya yaramıştır. Bu yüzden erkeklerin eylemleri ve başarıları anlatılırken onların evlilik durumları veya çocuklarının olup olmadığı söylenmez. Oysa kadınlar söz konusuysa genellikle medeni durumlarından da bahsedilir. Örneğin, Jean-Jacques Rousseau'nun evlilik dışı birkaç çocuğu olduğu ve hepsini evlat edindiği biyografilerinin pek azında anlatılırken, İngiltere kraliçesi I. Elizabeth'in veya Amerikan kadın hakları savunucusu Susan B. Anthony'nin evlenmemiş ve çocuksuz olduğunu yazmayan hiçbir biyografi yoktur.
Dünya tarihinin daha aşırısını tanımadığı bir uçurumdan aşağı atlarken onurunu, yasaları, gelenekleri ülkesiyle beraberinde sürüklüyen tutkulu, ruh hali bakımından sabırsız, talihsiz Iskoçya Kraliçesi Mary Stuart..
Ve ürkek yaradılışıyla kararlarında temkinli, acele etmeyen yapısıyla sabırlı, yaptığı her politik hesapta kendi otoritesini değilde ülkesinin menfaatini gözettiğini savunan Ingiltere Kraliçesi Elisabeth'in ittifaklarla, ihanetlerle ve entrikalarla dolu yaşamlarını konu alan bir eser..
Ahlaki kuralların Kutsal kitaptan degil, Machiavelli'den alan bir dönem için vicdan azabı ya da vicdani hesaplaşmanın tamamen yabancı kaldığı, siyasi cinayetlerin Avrupa devletlerinde bağışlanabilir bir suç olarak görüldüğü zorba bir dönemden bahseden Stefan Zweig toplumsal rollerin ardındaki insanın iç dünyasına yönelerek analizleriyle tüm gerçekleri tarafsızca yansıtıyor.
Yunan mitolojisindeki benzetmeleri, Shakespere'in eserleriyle olayların akışının açıklanması oldukça keyif vericiydi.
Yazar biyografik romanın ötesinde zorba bir dönemin iktidar mücadelelerini, Katolik-Protestan mezhep çatışmalarını, eşitlikten yoksun bir toplum modelinide gözler önüne sermekte.
Stefan Zweig 1935 yılında yazılabilecek en iyi biyografik romanı yazmış ancak olay akışının uzun tutulması kitabın olumsuz unsuru olarak değerlendirilebilir.
Kitapta alıntı yapabilecegim ve ders çıkarabileceğim çok güzel noktalar vardı.Okurken keyif aldığım bir eser oldu.Bu yönüyle sizlere de tavsiye edebilirim.
Keyifli okumalar dilerim..
Mary StuartStefan Zweig · Can Yayınları · 2019746 okunma
İngiltere Kraliçesi'nin torunu Prenses Eugenie, düğün gecesinde, omurga deformitesini onarmak için çocukken yaptığı ameliyattan sonra sırtında yara izi ortaya çıkaran bir elbise giydi.
Sorulduğunda: Neden ameliyat izlerini gizleyen bir elbise giymedi? Ya da izi tamamen ortadan kaldıran bir estetik operasyon geçirmiyorsunuz.
Cevap verdi: Oxford'dan mezun oldum, doktoramı üç farklı alanda yaptım. 5 dil biliyorum. Ve bana eski bir ameliyatın etkilerinden bahsediyorsun. Kişi yalnızca zihninde olanlardan gurur duymalı veya utanmalıdır. Başka bir şeyde değil.
Daha sonra sağlık ekiplerine teşekkür etmek ve insanların vücutlarındaki herhangi bir estetik farklılıklardan utanmamalarını teşvik etmek için yaptım. Senin gerçek güzelliğin ahlakında, insaniyetinde ve nezaketindedir
Kaynaklar:
Arthur Brooke'un The Tragical History of Romeus and Juliet adlı şiiri. (1592)
Oyunun Kökenleri:
Genç âşıkların ayrı yaşamak yerine birlikte ölmeyi tercih ettiği temel öykü antik bir öyküdür. Örneğin Romalı şair Ovidius'un
Dönüşümler 1-15'inde ayrı düşen âşıklar Pyramus ve Thisbe'nin öyküsü yer alır.
Bugün daha önce duymamış olanların çok şaşıracağı bir hayalet yazar teorisinden bahsedelim.
Ünlü yazar Shakespeare, birçok kişiye göre aslında var olmamış bir kişi. Bu kişilerin teorisi aslında Shakespeare diye birisi hiç yaşamadı, Shakespeare adıyla imzalanmış ve yaratılmış eserler Francis Bacon’a aitti.
Peki Francis Bacon, bu kadar değerli