Psikolojik ekollerin tamamında insanı anlama çabası dikkat çekmektedir. Bu bağlamda ele alınan temel ekollerdeki insana bakışın tek yönlü olduğu fiziksel yapı ve duyguların ötesine geçilemediği görülmektedir. Psikanalitik yaklaşım, insana karamsar bakmakta, onu bencil ve antisosyal bir varlık olarak görmektedir. Davranışçı ekol insanı bir makine misali sadece fiziki yapıdan ibaret görmekte olup daha sonraki süreçte bilişsel ekolle birleşme ile birlikte duygu ve düşünceleri önemli görse de insanın manevi alanını yok saymıştır. Hümanistik ekol, insana bütünüyle iyimser yaklaşarak onun olumsuz duygu, düşünce ve davranışlarını dikkate almayıp insanın kalp ve ruh gibi ulvi boyutlarını ifade eden yapılara temas edememiştir. Transpersonel psikoloji ekolü ise kendini gerçekleştirmenin ötesine geçerek insanın aşkın bir doğaya sahip olduğunu vurgulamaktadır. Burada aşkınlık ifade edilse de paradigma, maddi merkezli olduğu için insan, tam anlamıyla manevi alanla ilişkilendirilememektedir.
Nefs psikolojisi ekolünün insanı anlama tarzı ise maddi ve manevi yönü kapsaması nedeniyle bütüncüldür. İnsanın doğasını anlamak için İslam tasavvufundaki nefs, kalp ve ruh üçlüsü önemli olup insan ancak bu bütünlük içerisinde anlaşabilecektir. Psikolojinin inceleme alanına dahi almadığı kalp ve ruhun, nefs psikolojisinde insanı anlama noktasında önemli olduğu görülmektedir.