Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Milena Jesenska - Yuvadaki şeytan
Neden bütün ya da hemen hemen bütün modern evliliklerin mutsuz olduğu sorusu (sanki sadece modern evlilikler mutsuzmuş ve modern olmayanlar mutluymuş gibi), bütün edebiyatın -ciddiyetle- ve her beş çayı sohbetinin –ciddiyetten uzak bir biçimde- etrafında döndüğü, son moda sorulardan biri. Dünya üzerindeki her soru, toplumun gevezeliklerine olduğu
Sayfa 376 - Can YayınlarıKitabı okudu
13. HİKAYE TAMAMLAMA ETKİNLİĞİ - HİKAYEMİZİN TAMAMI part-1
Güzel bir hikaye tamamlama serüveninin daha sonuna geldik.. Sürprizlerle dolu ve başlangıçta 19 kişinin katılımıyla ( 19 u koruyamadık tabii :) sonrasında 15 kişi kalarak hikayemiz tamamlandı.) Fantastik olarak kurgulanmaya başlayan hikayemiz, yazım süreci içinde Fantastik-Bilim Kurgu ya dönüşmüş ve birbirini tamamlayan herbirisi şahane
Reklam
*Bu çağın bu çağa ait olmayan insanları. *Suslar ülkesinin söz elçisidir. *Ruhumun ırmaklarıdır yanaklarımdan süzülen. *Şimdi insanı insandan kim koruyacak? * İnsan toprakta yetişen ve toprakta çürüyen, içi mazi dolu bir keder çiçeği mi? *Onun da gülmediği her toprak kurak *Üstümüzde yalın bir gömlektir yaşamaklığımız. Üşürüz, söyleyemeyiz hiç kimseye.
"İNSAN'I İNSAN'DAN KİM KORUYACAK..."
- "... Birileri hakkında düşünür, konuşur, bir kanaate, bir yargıya ulaşır ve onları ulu orta ifade ederken adaletin terazisini dosdoğru tutuyor muyuz? Başkalarına bakarken hep içimizdeki savcı görev başında sanki, avukatsa hiç ortalıkta yok. Duruma göre suçlamak, mahkûm etmek, yaftalamak, karalamak, havasını indirmek, fiyakasını bozmak hevesi içimizi boydan boya kaplıyor ama onu bir insan bilerek savunmak, anlamaya çabalamak, temiz tutmaya, lekelemekten korumaya çalışmak, yanında durmak pek gelmiyor aklımıza. Velev ki söz konusu kişiler, akla gelen menfi fiilleri bütünüyle işliyor ve bizim kendilerine yakıştırdığımız suç ve sıfatları sonuna kadar hak ediyor olsunlar; her mahkemenin olduğu gibi içimizdeki mahkemenin de bir "savunma makamı" olması gerekmez mi? Onca keskin uçlu, katı, mahkûm edici cümlenin içinde hiç değilse birkaç sesini duyurmaya çalışan "belki" cümlesi, azıcık da olsa hayra yorulacak ihtimal bulunmaz mı? Hangimiz gerek aşikâr, gerek kendini kıyı köşemize ustaca gizleyen zayıflıklardan, hatalardan ve günahlardan beri ve azadeyiz ki!.." (Gökhan Özcan, İnsan’ı insandan kim koruyacak? Yeni Şafak 17 Ağustos 2017)
"ÇÜRÜYORUZ..."
- "... İnsanlar nefis geçimini başka insanları harcayarak temin eder hale geldi. Hepimiz az ya da çok bu kirli döngünün içine giriyor, bu çirkinliğin bir parçası oluyoruz. Hepimiz az ya da çok bu kötülüğe, bu suça, bu günaha batıyor, bulaşıyoruz. Hatta pek çoğumuz o kadar gündelik hâle getirdik ki bu karalama faaliyetini hayatımızın rutini bu artık. Bu çürütücü hastalığı yayan mecra ve araçlara körü körüne kapılışımızdan, bağlılığımızdan, bağımlılığımızdan, irademizi neredeyse ele geçiren bu sinsi iptiladan vazgeçemiyoruz, sanki vazgeçecek gibi de değiliz. Her gün sabahtan akşama sözle, yazıyla birilerini harcayıp duruyoruz. Bunu küçük fiskelerle ya da ağır darbelerle yapmış olmamız çok bir şeyi değiştirmiyor. Sonuçta çürüyoruz, bize hiç yakışmayan bir çirkinlik bizi hep beraber kendi rengine boyuyor..." (Gökhan Özcan, İnsan’ı insandan kim koruyacak? Yeni Şafak 17 Ağustos 2017)
"HAK, HUKUK, HAKKANİYET..."
- "... Her hükmün hakka, hukuka, hakkaniyete ve bütün bunların temeli olan hakikate tastamam uygun düşmesi icap etmez mi? İçimizdeki mahkemede birilerini durmadan asıp keserken nasıl oluyor da bütün ağırlıkları sol kefeye koymakta bu kadar rahat, bu kadar pervasız, bu kadar keyfî davranan insanlar olabiliyoruz. Neredeyse her gün, her saat, her an, her önümüze gelen kişi hakkında kaskatı hükümler verir, ağır yargılarda bulunur, boynuna uluorta yaftalar takıp dururken, neden en azından bir de dönüp hakka, hukuka, hakkaniyete ve elbette hakikate doğru bakma zarureti hissetmiyoruz? Adaleti kendi içinde tesis edemeyen, tesis etmek için çaba göstermeyen, yazık ki bunu aklına dahi getirmeyen bir insan, o dönüp bakmadığımız hakikat nezdinde insan mıdır?.." (Gökhan Özcan, İnsan’ı insandan kim koruyacak? Yeni Şafak 17 Ağustos 2017)
Reklam
"KÖR ve KİBİRLİ..."
- "İnsan"ı önce kendimize karşı, kendimizden, nefsimizden, şişkin egolarımızdan, örtülü enaniyetimizden, tecessüs düşkünlüğümüzden korumamız ve savunmamız gerekiyor. Yargı bizim mesleğimiz değil... İnsanlar da bizim günlük eğlencemiz değil... Tepelere bir yerlere kurulup, elimizdeki değneklerle hayatları, kişilikleri, davranışları didiklemek bizi kibirli ve kör kılıyor..." (Gökhan Özcan, İnsan’ı insandan kim koruyacak? Yeni Şafak 17 Ağustos 2017)
Gökhan Özcan//İnsanı İnsandan Kim Koruyacak
"Başkalarına bakarken hep içimizdeki savcı görev başında sanki, avukatsa hiç ortalıkta yok".
_İnsanlar sizi, sadece aynı yerden canları yandıklarında anlarlar. _Dalgaların art arda gelip çarptıkları kaya gibi ol. Sağlam, kıpırtısız ve çevresinde kaynayan suların dinginleşmesini seyreden. _Sanki ölmüşsün ve bir süre daha fazladan zaman bağışlanmış gibi doğaya uygun yaşa. _En büyük erdem tarafsızlıktır. Duygular ise, yanlış fikirlerden
Şimdi insanı insandan kim koruyacak..
Reklam
Bizi Allah ile kandırma çabalarının arkasında tüm hainlikleriyle insanlıktan çıkarılmış, aklı, bilimi kullanmaktan uzaklaştırılmış insan haline getirmek vardı tefeci-bezirgan sınıfının hedefinde. Vurgun, soygun, talanlarını gizleyebilmek için tek yapabildiği de bu. Bir süre başarılı da oldular bunda, hatta ulaşabilecekleri maksimum seviyeye de
31 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.