Tarih boyunca duyguların kutsanması çoğu zaman kınanmış, yerilmiştir. İnsanoğlu, kendi­sinden daha güçlü olan arzu ve duygulara karşı içgüdüsel bir korku beslemiş, bunların kendisinden daha az gelişmiş yaşam biçimleriyle aralarındaki ortak özellik olduğunun bilincinde olmuştur. Oysa Dorian Gray'e duyguların gerçek doğası hiçbir zaman tam olarak anlaşılamamış gibi geliyor­du; duygular, güzellik içgüdüsünün karakterize ettiği yeni bir ruhaniliğin bileşeni olarak kabul edilmek yerine vahşi ve hayvani addedilmiş, aç bırakarak itaate zorlanmış ya da acı çektirerek öldürülmek istenmişti. Dorian Gray insanlığın ta­rih boyunca gelişimine bakınca bir tür kayıp duygusuna ka­pılıyordu. İnsanoğlu nelerden vazgeçmişti! Hem de ne kadar değmeyecek şeyler uğruna! Bu tarih, türlü türlü çılgınca ka­sıtlı retler, canavarca kendi kendine işkence etmeler ve kendi kendini inkarlarla doluydu; tüm bunların kökeninde korku vardı, sonuçsa cehaletin bedeli olarak insanın kaçmaya ça­lıştığı yozlaşmanın çok daha beterine mahkum olmasıydı. O muhteşem çelişkileriyle Doğa, münzevileri çölde yabani hayvanları avlamak zorunda bırakmış, keşişlereyse yarenlik etsinler diye tarladaki hayvanları vermişti.
Sayfa 150 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 10. Basım, Çev. Didar Zeynep Batumlu
Biraz uzun, sayfanın ayrı düşmesine kıyamadım. :/
Bulanık havalardaki kederi çözemedim, dedi, kim bilir kaç saattir kendi içine yağan adam. Kim bilir kaç saattir bir külün içinde oturan öteki, kirpiklerini ırgalayan rüzgârla, yanıtlamaktan çok, iç geçirir gibi sustu: Ben de uzun yolların kederini, dedi. Birisi soluğuyla, öteki alın kırışığıyla bir kuyunun dibine resimler çiziyorlardı.
Sayfa 25 - PDFKitabı okudu
Reklam
"Zayıf olana karşı güçlü olan. Büyük balık küçük balığı yutuyordu. Yirminci yüzyılda bile birbirlerine tetiği çeken bedeviler vardı. Bu daha aşılamamıştı ve insanın vahşi doğası aşılamayacak gibi de görünüyordu.."
"İntikam bir tür vahşi adalettir," diye yazıyordu Francis Bacon, " insanın doğası ona doğru gittikçe kökünü kazımak için daha çok kanun gerekir."
Sayfa 152Kitabı okudu
Rousseau kendini en derinlere, en yabana atarak uzun uzun yürürken durmadan şunları sorar: İçimde direnen şey ne? Ağaçlar gibi kök salmış, uzaktan hışırtı­lar çıkardığını işittiğim hayvanlar kadar huzursuz kim var benim içimde? Kendimde doğal olan ne bulabileceğim? Kitaplar­da değil, sadece yalnız başına yürüyerek bulabileceğim şey ne? İlk insanın, bütünüyle vahşi olan insanın hatlarını çıkarmak; bu orman yürüyüşlerinde toplumsal insanın üstündeki verni­ği yavaş yavaş kazıyarak, sadece uygarlaşmış, doğası değişmiş, toplumsal tutkularla şişmiş son insandan bahsettikleri için ki­taplarda olmayan bu portreyi teşhir etmek: ilk insanın resmini çizmek. Böylece keşfetmek; yalnız, kimsesiz, dünyadan uzak, sadece ağaçların ve hayvanların eşliğinde o ilk insanı yeniden keşfetmek kendinde ...
İlk insanın, bütünüyle vahşi olan insanın hatlarını çıkarmak;bu orman yürüyüşlerinde toplumsal insanın üzerindeki verniği yavaş yavaş kazıyarak, sadece uygarlaşmış, doğası değişmiş, toplumsal tutukularla şişmiş son insandan bahsettikleri için kitaplarda olmayan bu portreyi teşhir etmek:ilk insanın resmini çizmek. Böylece keşfetmek;yalnız, kimsesiz, dünyadan uzak, sadece ağaçların ve hayvanların eşliğinde o ilk insanı yeniden keşfetmek kendinde...
Reklam
80 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.