Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bazen yüksek doğamızı yani aklımızı Vahşi Hayvan'ı uyandırmak için kullanırız. İçimizdeki hayvan bizi korkutur. Eğer varlığını kabul edersek tehlikeli bir yazgıya doğru yuvarlanabiliriz: Suçlu biri "Ben böyleyim işte," diyebilir. "Kendime hakim olmaya ve yasalara uymaya çalıştım, iyi bir vatandaş olmak istedim ama sonuçta insan doğası, ne yaparsınız... İçimde bir hayvan yaşıyor. Eylemlerimden sorumlu değilim. Bana bunu yaptıran testosteron." Bu tür görüşlerin sosyal dokuya zarar verebileceği korkusu vardır; hayvan doğamıza dair bilgi bastırılmak istenir ve bu bilgileri algılayıp, tartışanlarsa insanın özgüvenini sarsmakta ve ateşle oynamaktadır.
say yayınlarıKitabı okudu
294 syf.
·
Puan vermedi
·
16 günde okudu
Kötülük kavramı felsefe tarihinde diğer birçok kavram gibi net bir şekilde tanımlanamamış kavramlardandır. Herkes tarafından kabul edilebilir bir ahlak anlayışının olmayışı da kötü ile iyi arasındaki ayrımı daha da belirsizleştirmiştir. Kötü kendi içinde doğal ve ahlaki kötülük olarak ikiye ayrılır. Doğal kötülük, kaynağı her türlü iradeli
Kötülüğün Felsefesi
Kötülüğün FelsefesiLars Svendsen · Redingot · 201847 okunma
Reklam
Tarih boyunca duyguların kutsanması çoğu zaman -çok da haklı olarak- kınanmış, yerilmiştir. İnsanoğlu, kendi sinden daha güçlü olan arzu ve duygulara karşı içgüdüsel bir korku beslemiş, bunların kendisinden daha az gelişmış yaşam biçimleriyle aralarındaki ortak özellik olduğunun bilincinde olmuştur. Oysa Dorian Gray'e duyguların gerçek doğası hiçbir zaman tam olarak anlaşılamamış gibi geliyordu; duygular, güzellik içgüdüsünün karakterize ettiği yeni bir ruhaniliğin bileşeni olarak kabul edilmek yerine vahşi ve hayvani addedilmiş, aç bırakarak itaate zorlanmış ya da acı çektirerek öldürülmek istenmişti. Dorian Gray insanlığın tarih boyunca gelişimine bakınca bir tür kayıp duygusuna kapılıyordu. İnsanoğlu nelerden vazgeçmişti! Hem de ne kadar değmeyecek şeyler uğruna! Bu tarih, türlü türlü çılgınca kasıtlı retler, canavarca kendi kendine işkence etmeler ve kendi kendini inkârlarla doluydu; tüm bunların kökeninde korku vardı, sonuçsa cehaletin bedeli olarak insanın kaçmaya çalıştığı yozlaşmanın çok daha beterine mahkûm olmasıydı. O muhteşem çelişkileriyle Doğa, münzevileri çölde yabani hayvanları avlamak zorunda bırakmış, keşişlereyse yârenlik etsinler diye tarladaki hayvanları vermişti.
Sayfa 150
408 syf.
·
Puan vermedi
İnsanın doğası, duyguların derinliğ ve karmaşıklığı hakkında keşiflere dair bir kitap. Tutkulu aşkın yıkıcı gücü ve toplumsal sınıf baskısının boğucu karamsarlığı, mistik ve vahşi bir atmosfer içinde anlatılıyor. Karakterlerin iç dünyasının derinliğini; aşkın neşesi ve acısıyla hissedebiliyorsun. Duyguların bir çok boyutuna dair bir yolculuk hissi uyandırarak edebiyatın en etkileyici eserlerinden biri ortaya çıkmış. Romantizm ve gotik öğelerin harmanlanmasıyla hem dingin hem sürükleyici bir yüzleşme.
Uğultulu Tepeler
Uğultulu TepelerEmily Brontë · Can Yayınları · 201842,2bin okunma
258 syf.
8/10 puan verdi
Doğanın Çağrısına Yanıt Ver: Beyaz Diş'in Epik Destanı
Jack London'ın "Beyaz Diş" adlı eseri, doğanın vahşi güzelliğini ve insan ile hayvan arasındaki bağı gözler önüne seren etkileyici bir başyapıttır. London, Alaska'nın soğuk, çetin doğasını ustalıkla tasvir ederken, baş karakter Beyaz Diş'in iç dünyasına dair derin bir anlayış sunar. Roman, vahşi doğada hayatta kalma mücadelesi veren genç bir kurt olan Beyaz Diş'in hikayesini anlatır. Doğanın kıyısında büyüyen Beyaz Diş, hem insanlarla hem de kurtlarla olan ilişkilerini keşfederken, kendi iç dünyasını da derinlemesine sorgular. London, Beyaz Diş'in bakış açısından olayları aktararak, okuyucuyu doğanın acımasızlığıyla ve hayvanların dünyasının karmaşıklığıyla yüzleştirir. Kitap, sadece bir hayvanın hikayesi değil, aynı zamanda insan doğası ve toplumun karmaşıklığını da ele alır. London, insanların vahşi doğaya olan egemenliğini, doğal kaynakları sömürme eğilimini ve hayvanlarla olan ilişkilerini sorgulayan derinlemesine bir bakış sunar. London'ın dili, betimlemeleri ve karakterlerin psikolojik derinliği, okuyucuyu hikayenin içine çeker ve onları unutulmaz bir maceraya sürükler. Beyaz Diş'in iç dünyasındaki çatışmaları ve dönüşümleri, okuyucunun kendini bulacağı evrensel bir boyuta ulaşır. "Beyaz Diş", doğanın gücünü, insanın vahşi doğaya olan uyumunu ve hayvanlarla olan ilişkisini ustalıkla işleyen etkileyici bir romandır. London'ın sarsıcı anlatımı ve derin temalarıyla, bu eser sadece bir hayvanın hikayesi değil, aynı zamanda insanlığın ve doğanın karmaşıklığını anlama çabasıdır.
Beyaz Diş
Beyaz DişJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202076,4bin okunma
İnsanın doğası, ancak kendisini bildiğinde diğer yaratıklardan üstünleşir. Kendisini bilmediği anda ise vahşi hayvanların düzeyinden de alta iner. Bütün diğer canlılar için kendisini bilmemek doğaldır, ama insan söz konusu olduğunda bu bir ahlaksal lekedir. Herhangi bir şeyin başkalarına ait özelliklerle donanacağına inanıyorsanız, bu yanılgınız ne boyutlara ulaşır bir düşünün! Asla böyle bir şey olamaz. Bir şey kendisine eklenenlerle güzel görünüyorsa, bu eklenenlerin övülmesi gerekir. Nesnenin kendisi bu eklerle örtülüp gizlendiği için her şeye rağmen kendisindeki çirkinliği sürdürecektir. Sahibine zarar veren şeyin iyi olarak adlandırılmasına karşıyım. Bunda yalanım var mı? 'Kesinlikle yok,' diyeceksin. Ama servet kendisine sahip olana hep zarar verir, çünkü hep başkasının malında gözü olan aşağılık yaratıklar dünyanın bütün altınına ya da mücevherine sahip olmanın sadece kendilerinin hakkı olduğunu düşünür. Bu yüzden sen sopanın, kılıcın acısını bildiğinden korku içindesin, ama yaşam yoluna çulsuz bir gezgin olarak çıkmış olsaydın, hırsızla karşılaştığında gülüp geçecektin. Dünyevi zenginlik ne muhteşem bir şey! Ona sahip olduğunda bütün güvenliğini yitiriyorsun!
Reklam
256 syf.
10/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Şiddetle tavsiye edilir.
Yarı köpek bir anne ile kurt bir babanın yavrusu olarak dünyaya gelen Beyaz Diş, doğduğu ilk andan itibaren vahşi doğası gereği insanlara nasıl yaklaşması gerektiğinin gerilimini yaşar. Aydınlık dünyada tedirgin adımlarla yürüdükçe cesur, zalim ve bazen de yırtıcı olmanın gücünü keşfeder. Kuvvetli olana boyun eğip, zayıf olanı ezmedikçe hayatta kalamayacağını anlar. İçinde kopan fırtınalar onu hep yaratılışına uygun bir yaşam sürmesi için ormana iter. Vahşi geçmişiyle insanın ona verdikleri arasında sıkışıp kalır. Bir süre sonra zorba bir adama satılarak ruhu nefretle doldurulur. Diğer köpeklerle dövüştürüldükçe bir savaşçıya, bir gladyatöre dönüştürülür. O artık insan eliyle yaratılan bir canavardır! Ta ki yine dövüştüğü bir gün, iyi kalpli bir adam tarafından kurtarılana değin. Sevmeyi, sevilmeyi unutan Beyaz Diş, karşısındaki bu insanı sevmeli mi yoksa ondan korkmalı mıdır? Sevgi ile korku arasında geçen ömründe belki de ilk kez bir insana güvenmesi gerekiyordur... Tüm zamanların en sevilen klasiklerinden biri olan Beyaz Diş'in bu yeni yorumu, insanlarla hayvanlar arasındaki karmaşık bağ üstüne düşündürüyor; sevginin koşulsuz güvenle kazanılabileceğini hatırlatıyor.
Beyaz Diş
Beyaz Diş
Jack London
Jack London
Beyaz Diş
Beyaz DişJack London · Turkuvaz Kitap · 201876,4bin okunma
Bil ki; tembelliğin baskın olduğu kişi için mücâhede ve riyâzetle uğraşmak, nefis terbiyesi ile meşgul olmak ve ahlâkı güzelleştirmek için gayret göstermek ağır gelir. Onun nefsi kusurlu, eksik ve pisliğe bulaştığı için, bu mücâdeleyi vermesine müsamaha göstermez. O kişi ahlâkın değişmeyeceğini, insanın doğasının değişmesinin mümkün olmadığını
İnsanın doğası, ancak kendisini bildiğinde diğer yaratıklardan üstünleşir. Kendisini bilmediği anda ise vahşi hayvanların düzeyinden de alta iner. Bütün diğer canlılar için kendisini bilmemek doğal- dır, ama insan söz konusu olduğunda bu bir ahlaki lekedir.
Sayfa 106 - Alfa, Çev: Ç. DürüşkenKitabı okudu
İnsanın doğası, ancak kendisini bildiğinde di­ğer yaratıklardan üstünleşir. Kendisini bilmediği anda ise vahşi hayvanların düzeyinden de alta iner.
Sayfa 125 - Kabalcı YayıneviKitabı okudu
Reklam
261 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
#williamgolding #lordoftheflies İnsanın vahşi yönü ortaya çıkmış, akla ziyan bir kıyımdır İkinci Dünya Savaşı. Nükleer savaştan etkilenmemesi için güvenli bir bölgeye havayoluyla nakil edilen Britanya'lı çocukların bulunduğu uçak arızalanıyor, insan yaşamının olmadığı bir adaya düşüyor. Pilot ve diğer görevli yetişkinler bu kazadan sağ kurtulamıyorlar. Ada dış dünyadan tamamen izole, çocuklar buradan kurtarılmayı umud ederken bir yandan da düzen kurmaya çalışıyorlar. İlk etapta kurallar belirleniyor, sonra lider seçiliyor. Demokratik bir başlangıç ilerleyen zamanlarda üstünlük ve iktidar hırsına dönüşüyor. Adanın coğrafi konumu ütopik zemine müsait olduğundan yazar adaya birde canavar yerleşmiştir. İyi-sevilen kötü-korkulan iki model lider adayları ve adayların arasında kalan çocukların yaşadıkları ve duygu durum değişimleri müthiş aktarılmış. Adeta grafik tasarımcı gibi şiddetin tasarısını çizmiş. Karakterleri çocuk olan kitap alt metninde okurun zihnine şimşek hızıyla, toplumların yönetim lider seçimlerinde nasıl yan olmaya teşvik edildiklerini düşündürüyor... İngiltere'de pek rağbet görmeyen, hatta tepki toplayan kitabın baskı yılında tarihin 'sebesiz' diye not düştüğü, iki sokak çocuğunun masum bir çocuğu döverek öldürdüğü olaydan sonra kitabın yıldızı parlamış. İngiltere'de zorunlu ders kitabı olarak Maarif sisteme alınmış. Diyalog ve monologlarda, "şimdi kim konuşuyor, kim düşünüyor," bir karmaşa yaşamış olsamda, insan doğası ve doğasında olan bastırılmış vahşiliği öne çıkaran kurgu ve betimlemelerin uyumu etkileyiciydi. Tavsiyemdir.
Sineklerin Tanrısı
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080,4bin okunma
insanın vahşi doğası aşılamayacak gibi de görünüyordu.
Sayfa 248 - Ceylan YayınlarıKitabı okudu
Aşk; en az 3 saat en çok 3 yıl süresi olan, insanın fizyolojik doğasını sarsacak denli ruhsal bir değişimi içeren, ben'den, ben'likten vazgeçildiği, öteki'nde yok olunduğu, öteki birincinin hem ünsiyetli hem de en vahşi biçimde üretildiği, üzerinde en çok konuşulan ama en alt tanınan, belirtileri ve sonuçları en çok bilinmesine karşın doğası hâlâ en çok gizemli olan bir haldir.
“İntikam bir tür vahşi adalettir,” diye yazıyordu Francis Bacon, “insanın doğası ona doğru gittikçe kökünü kazımak için daha çok kanun gerekir.”
Sayfa 152
Dorian Gray'e duyguların gerçek doğası hiçbir zaman tam olarak anlaşılamamış gibi geliyordu; duygular, güzellik içgüdüsünün karakterize ettiği yeni bir ruhaniliğin bileşeni olarak kabul edilmek yerine vahşi ve hayvani addedilmiş, aç bırakarak itaate zorlanmış ya da acı çektirerek öldürülmek istenmişti. Dorian Gray insanlığın tarih boyunca gelişimine bakınca bir tür kayıp duygusuna kapılıyordu. İnsanoğlu nelerden vazgeçmişti! Hem de ne kadar değmeyecek şeyler uğruna! Bu tarih, türlü türlü çılgınca kasıtlı retler, canavarca kendi kendine işkence etmeler ve kendi kendini inkârlarla doluydu; tüm bunların kökeninde korku vardı, sonuçsa cehaletin bedeli olarak insanın kaçmaya çalıştığı yozlaşmanın çok daha beterine mahkûm olmasıydı.
Sayfa 150 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
275 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.