Kitabın ismi bir milletin kökeni seçilmiş. Birşeyin doğduğu yer,kaynak manasında anlaşılan "kök" kavramının bu kitapda tabiri caizse dallanıp budaklanma veya bir yere nüfuz etme, sirayet etme; girdiği yeri çiçeceği, kokusu, börtü böceği ile saran sarmaşık yaprakları olarak ortaya çıktığını söyleyebilirim. Yani birşeyin kökenine tam
Ne istediğimizi bilmeyiz çoğu zaman
Babanın, tabutunu taşırken anlarız kıymetini
Sevgiliyi elden gidene kadar sevemeyiz
Mutluluk dibimizdedir kör olur göremeyiz.
Biz insanoğluyuz!
Rüyaya dost'dan daha fazla inanırız
Bardak kırar gibi kalp kırar
"Üzülme," dedi, "biz insanoğluyuz, doğumdan ölüme kadar
başımızdan geçmeyen kalmaz. Yalnız şunu bil ki kardeş,
insanoğlu her gün anasından terütaze doğmuş gibi bir kez
daha doğar, her gün doğan günle birlikte."
"Doğar mı?" diye kendini tutamayarak sordu Poyraz.
"Yeter ki her sabah günle birlikte doğmayı isteyelim," dedi
Emir. "Bütün suçlardan, kötülüklerden, pisliklerden arınıp
pirüpak oluruz. İnsan kendi kendini arındırdığında kendi kendini
bağışlar. İşte o zaman insan yeniden doğar, pürüpak olur."
"Yıllardır anamı babamı görmedim."
"Nerdeydin?"
Poyraz gülümseyerek:
"Savaştaydım," dedi. "On altı yaşımda okuldan aldılar bizi savaşa sürdüler."
"Ananı babam gördükten sonra gelecek misin?"
"Belki," dedi Poyraz onun yüzüne bakarak. Gözlerinin önünden Dicle suyunun üstünde çırılçıplak akan ölüler geçiyordu. Gözlerinin önünden üstü kan köpüklü Zap suyu akıyordu.
Emir, Yezidilerden söz edince Poyrazın allak bullak olduğunun iyice farkına varmış, her şeyi anlamıştı, gözlerini gözlerinin içine dikti:
"Üzülme," dedi, "biz insanoğluyuz, doğumdan ölüme kadar başımızdan geçmeyen kalmaz. Yalnız şunu bil ki kardeş, insanoğlu her gün anasından terütaze doğmuş gibi bir kez daha doğar, her gün doğan günle birlikte."
"Doğar mı?" diye kendini tutamayarak sordu Poyraz.
"Yeter ki her sabah günle birlikte doğmayı isteyelim," dedi Emir. "Bütün suçlardan, kötülüklerden, pisliklerden arınıp pirüpak oluruz. İnsan kendi kendini arındırdığında kendini bağışlar. İşte o zaman insan yeniden doğar, pirüpak olur."
Sağlam, yüksek bir duvar ve duvara atılıp kırılan bir yumurta varsa, duvarın ne kadar doğru ya da yumurtanın ne kadar yanlış olduğu fark etmez, ben yumurtanın yanında olacağım. Neden? Çünkü her birimiz bir yumurtayız, kırılgan bir yumurtanın içine kapatılmış eşsiz ruhlarız. Her birimiz yüksek bir duvara karşı koyuyoruz. Bu yüksek duvar, bizi bireyler olarak normalde yapmaya uygun olmadığımız şeyleri yapmaya zorlayan sistem... Bizler hepimiz insanoğluyuz, bireyiz, kırılgan yumurtalarız... Duvara karşı hiç umudumuz yok: duvar çok yüksek, çok karanlık, çok soğuk. Duvarla mücadele etmek için gereken sıcaklık ve güç için ruhlarımızı bir araya getirmeliyiz. Sistemin bizi kontrol etmesine, kim olduğumuzu belirlemesine izin vermemeliyiz. Sistemi yaratan biziz.
[Haruki Murakami]
- Jerusalem Prize Konuşması, 2009 -
If there is a hard, high wall and an egg that breaks against it, no matter how right the wall or how wrong the egg, I will stand on the side of the egg. Why? Because each of us is an egg, a unique soul enclosed in a fragile egg. Each of us is confronting a high wall. The high wall is the system which forces us to do the things we would not ordinarily see fit to do as individuals . . . We are all human beings, individuals, fragile eggs. We have no hope against the wall: it's too high, too dark, too cold. To fight the wall, we must join our souls together for warmth, strength. We must not let the system control us -- create who we are. It is we who created the system.
(çeviride hata varsa affola)
Anayı ölümüne yakın hatırlarız
Paraya her şeyden daha fazla aşığız
Ümitlerimiz daha yeşermeden koparır
Sevgimizi gösteremez herkesten sakınırız
Biz insanoğluyuz!
Kötünün niyetini, iyinin şevkatini
Ecel kapısı çalana kadar anlamayız
Yardımı her şeyden çok bekler
Küfrü ağızdan asla atmayız
Biz insanoğluyuz!
Rahatlığın en yücesi hep hayalimiz
Darlıktan ders almak en zor işimiz
Burnumuz kanasa isyan eder
Kuru ekmek, zeytine şükretmeyiz
ÇÜNKÜ BİZ
İNSANOĞLUYUZ! ..
11yaşında şu ana kadar hiç konuşmamış Melody'nin hikâyesi. Çok gerçekçi çünkü hayatın içinden, herkesin hepimizin başına gelebilecek şeyler. Melody için hayat inanılmaz zor çünkü kendini ifade edecek kelimeleri söyleyemiyor.Hareket edemiyor. Düşünsene her söyleneni anlıyosun, verecek tonla cevabın var ama konuşamıyosun işaret edemiyosun anlatamıyosun derdini. Önüne sınırlı sayıda kelime olan bir tahta yerleştirip onunla kendini ifade etmeni bekliyolar.Çok sinir bozucu. Geri zekâlı muamelesi yapıyolar, dışlıyolar, alay ediyolar. Onun yerine konuşabilen bir cihaz sayesinde ilk kez duygularını ifade ediyor. Bu kitabı çoluk çocuk yetişkin herkese okutun. Biz herşeyi olupta nankörlük eden insanoğluyuz gerçi, saçma sapan meseleleri hayat meselesi gibi büyütürken gerçek sorunları olan insanlar çok daha olgun davranıyor, bu yüzden gözümüzün açılması ve kendimize gelmemiz için bence arada böyle şeyler okumamiz ve uyanmamiz gerek. Şiddetle tavsiyedir! Yazılacak daha çok şey var ama yazmakla bitmez siz alıp okuyun. 250 sayfalık bir kitap bazen bin sayfalık kitaptan daha çok şey anlatıyor, her sayfası dolu.
İçimdeki MüzikSharon M. Draper · Timaş Genç Yayınları · 202130,3bin okunma
"Üzülme" dedi, "biz insanoğluyuz, doğumdan ölüme kadar başımızdan geçmeyen kalmaz. Yalnız şunu bil ki kardeş, insanoğlu her gün anasından terütaze doğmuş gibi bir kez daha doğar, her gün doğan günle birlikte."
Biz insanoğluyuz,doğumdan ölüme kadar başımızdan geçmeyen kalmaz. Yalnız şunu bil ki kardeş, insanoğlu her gün terütaze doğmuş gibi bir kez daha doğar, her gün doğan günle birlikte.”