Yıllar geçti rüyamın üzerinden, çıplak ayaklı kadını bekledim hep; Aşk’a alamet sabırmış, öğrendim… Kalem Aşk’a prangalı, kağıtsa özgürmüş meğer; harf harf dağlanmışım!.. Lakin, O’nlar beni bilmiyorlar; bense Yusuf’tan öğrendim sadakatten gayrısını… İpekböceği gibi sarınmak erlikten değil, ateşe gebeyim dişice… Dur ey, pervane gibi atılma nar’ıma; sen de yanarsın!! Ben ki; al ile allanmış, pul ile pullanmış nice yüzler gördün de, diz kırmadım… Bana sevdadan bahsetmeyin, Aşk nasiptir deyip bekledim, Aşk şarabını içmeden sarhoş oldum, bütün meyhaneleri dolaştım; evinin yolunu bulamadım. Kime yazılacak bu gecenin hesabı ve kim yazılacak Aşk’a?! Kapımda onlarcası Aşk kelamı ederken, kimsenin aynasına suret olmadım. Tokuştururken kadehleri, her gelene Aşk demedim. Masadan kalktım, hiç tereddüt etmedim. Gözlerinde sırrımı, güzelliğinin hamurunda edebi gördüm; Aşk ki, hayadandır! Ateş saçan gözlerinde şehveti gördüm, daveti vuslata değil hasretedir; Aşk ki, fırkattendir! Gönlümü gözlerinde heba ettim; Aşk ki, kahırdandır! Açlığımla susadım, susadıkça içtim de; Aşk ismini kirletmedim… Sakallarımı kestim! Sadece gelse yeter derken, yetmediyse kime ne?! Hak ettiğim keyfin hesabını verdim ben; pusulası kayıp..! Ayıpsa ayıp!!!
// Yunus Toktay //