Başımıza gelen her şeyin bir sebebi vardı, biz onun görünür önemini fark etsek de edemesek de bu böyleydi. Hayatımızdaki her şey en nihayetinde bizi bir yere sürüklüyordu.
O zamanlar fark edemediğim şey, acı veren bir şeye direndiğimiz zaman sıklıkla kaçınmaya çabaladığımız acının süresini uzattığımızdı. Bu şekilde yaparak sürekli acıyı zaman aşımına uğratırız.
Şimdi bizde, bizim dağlarımızda hangi otlar, hangi şifalı bitkiler var, bilen var mı? Yok, alışmışız, illa gavur gelecek inceleyip araştıracak, memleketine dönüp yayın yapacak, bizde ondan alacağız tercüme ile…
Durduğumuz noktada inançlarımızın eskidiğini, yabancılaştığını hiç tecrübe etmediniz mi? En acı kayıp budur: Gerilemiş ruhların mütemadiyen tavizler vererek hayatla, zaruretle uyuşmaları…
Kendilerini, diğer insanları, olayları, bir başka deyişle yaşamı denetlemeye kalkan kişi olumsuz bir çaba içindedir. …yaşamı denetleyebilmek olanak dışıdır.
Kibir ve gurur maskesini takan kişi kendi özbenliğinin yokluğunu saklamaya o kadar alışmıştır ki, nasıl bir kimse olduğunu kendisi de bilmez. Bu tür maskelerin en acı tarafı budur: Başkalarından saklanmak için kullanılan maskeler, bir süre sonra kişiyi kendi gözünden de saklar.