1
Acı, bir ırmak gibi
Doluyor yüreğime
Bardaktan boşanırcasına ağlamak istiyorum
Beni artık ne çiçekler
Ne çocuklar kurtarır
Ne de o her gün
Yinelenen doğum.
"Şehre bakıyorduk denizden: Nevzat, Demir, bir de ben. Sisler içindeydi İstanbul... Sisler içinde deniz... Sisler içinde teknemiz Sultanahmet'in minareleriydi görülen, Ayasofya'nın kubbesi, Topkapı Sarayı'nın kuleleri. Bembeyaz bir sisle örtmüştü doğa, ne varsa görüntüyü çirkinleştiren. Güneş doğmadan bir anlığına beliren bir
Kürt türkülerinin "Türk(çe)leştirilmesi" sürecinin mimarları bizzat Kürt türkücüleri olmuştur; Cumhuriyetin ilk dönemlerinden başlayarak Diyarbekirli C. Güzelses, Urfalı Mukim Tahir, Kel Hamza, C. Cankat ve diğerleri, günümüzde yaygın uygulamalarına tanık olduğumuz bu "geleneğin" temelini atmışlardır.
İstanbul belediye
Bu felsefenin günümüzdeki devamcıları, daha çok Binboğa yöresindeki Kürt Alevileri’dir. Sözkonusu felsefenin 20. yüzyıldaki güçlü temsilcilerinin ba şında hiç kuşkusuz Melûli geliyor. Deyişlerinden konuya ilişkin kimi kesitleri birlikte izliyoruz:
Bu dünyanın temelini
Kurup yoğuran ben idim
Hiç yok iken Adem nesli
Adem ’i doğuran ben idim
Yeşil kandil nuru benim Cennetteki huri benim
Ademin ata yari benim
Şit’i doğuran ben idim
Geçen peygamberler bir bir
Hep benden aldı feyz-i nur
Musa’ ya dahi dağ-ı Tur
İsa ’ yı doğuran ben idim.
***
Tek bir Tanrı tanıyoruz
Ona çok inanıyoruz
İçimizde arıyoruz
O bizde biz beraberiz
Bizdedir o büyük varlık
Sohbet ederiz hep birlik Göremezsek bizde körlük
Kusuru bizde ararız
Tanrı ’nın her sözü bizden
Dört kitabın özü bizden
Kuran ’daki yazı bizden
Bilinmez gizli esrarız.