BU ÜSTADI OKUMAYAN EKSİK KALIR
Asya'da uyanan akvam, fikr-i milliyete sarılıp, aynen Avrupa'yı her cihetle taklid ederek, hattâ çok mukaddesatları o yolda feda ederek hareket ediyorlar. Halbuki her milletin kamet-i kıymeti başka bir elbise ister. Bir cins kumaş bile olsa; tarzı, ayrı ayrı olmak lâzım gelir. Bir kadına, bir jandarma elbisesi giydirilmez. Bir ihtiyar
Sayfa 324
Bak!.. Pencereden dışarı başını çıkar, şu evlerin yapılışlarındaki duygusuzluğa, milliyetsizliğe, biçimsizliğe bak! Benliksizliğe bak! Artık yetişir! Herkese benliğini öğreteceğim. Benlik olmayınca varlık olmaz. Millet sanatkâr olacak, sanatında Türk damgasını, Türk usulünü, benliğini gösterecek!.. Millet tezgâhtar olacak, mamullerinde Türk düşünüşünü, Türk benliğini satacak!.. Millet zengin olacak, çalışmasında benliğini rehber edecek!.. Dağlardan, yaylalardan, derelerden, denizlerden, sokaklardan, saraylardan, konaklardan, evlerden, kulübelerden, döşemelerden, halılardan, elbiselerden, yüzlerden, bir Türk benliği, İslam benliği parlayacak. Bir İslam-Türk sanatı, medeniyeti taşacak, bir İslam-Türk ruhu, zihni görünecek. Anladın mı? Bunları hep ben yapacağım? Yahut bu duygusuz, gönülsüz, haysiyetsiz, muhabbetsiz, vatansız sürü arasında yaşayamayacağım. Öleceğim!..
Sayfa 89 - Turhan Nasıl Çıldırdı?Kitabı okuyor
Reklam
Batı'nın İslam'ı kendi zıddı olarak görmekten vazgeçmesi gerekiyor. 'Sekülarizmin iyilikleri karşısında İslam'ın kötülükleri anlayışı' değişmelidir. Ve tersi de gerekiyor: Müslümanlar Batı'yı İslam'ın şeytani zıddı olarak görmekten vazgeçmelidir. Şeytanlaştırmanın hiçbir çözümü yoktur; yalnızca yok edilmesi gerekir. Şeytanı yok etme çabaları ise hep başarısız olmuştur. İnsan toplumları birbirleriyle 'bizim ışığımız onların karanlığı' bağlamında ilişki kuramaz."
Sayfa 274 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
İbn Asâkir ed-Dimaşkı 499/1105
Yaşamında anları bile değerlendiren bir insandı. İslam kütüphanelerine o kadar çok eser ikram etti ki bugün ilmî kurumlar bile bunları basmaktan âciz kalmaktadır. Oysa o, bunları tek başına yazmıştır. Evet, bunları bizzat kendi eli ve kalemi ile telif etti. İnceleyerek yazdı. İlk önce çalışmalarının asıl ham malzemesini topladı, daha sonra bunları özetledi, düzenleyip tertip etti. Bunun ardından, çok sağlam hafızası, geniş bilgisi, eser yazmaya ve fazlaca kitap telif etmeye karşı son derece gayret ve yeteneği olduğunu gösteren ve de yaşayan ve konuşan birer delil olan çalışmalarını insanlara sundu.
Makbul an'aneler (gelenek) ile mazbut olduğu üzere nice zamanlardan beri Peygamberin ecdadı Kureyş cumhuriyetinin en nüfuzlu reislerinden olup çok defa seçilmiş reis hükmünü alırdı. Abdülmuttalib'in vefatından sonra ise nüfuz ve iktidar, Hâşimilerden ziyâde Emevîlerin elinde bulunuyordu. Emevîler, Hâşimîlerden daha çok ve hele pek zengin idiler. Hâşimîler, iyilik ve faziletle meşhur oldukları halde amcazadeleri olan Emevîler siyaset ve tedbirde daha üstün idiler. Ailenin bu iki şubesi arasındaki rekabet İslâm tarihinde pek uğursuz semereler vermiş ve türlü şekillere girmiş ve bugün dahi İslâm âleminde ayrılık sebebi olan hallerin belli başlılarından biri bulunmuştur.
Sayfa 135 - İslâm'dan Evvel Araplar
İslâm'ın zuhûrundan evvel Araplar arasında dinlerden "Mûsevilik", "İsevîlik" ve çeşitli inanışlar mevcut olduğu gibi İbrahim'in dininden kalma bazı fikirler ve âyin dahi mevcut idi. Eğer Araplarda, şirkten daha mütekâmil dini şekillerin kabulüne "alelade içtimaî kaideler" ile istidat ve tesir edecek hazırlıklar mevcut olsaydı; birisi İslâm'dan 4-5 yüz, diğeri bin sene evvelden beri mevcut olan İsevilik ve Mûsevilik'in kabulü lâzım gelirdi. Halbuki Hıristiyanlık Arap yarımadasına hemen hemen girmemiş, Mûsevilik ise oralara muhaceret eden Beni İsrail'e münhasır kalmıştı. İşte bir kere daha sabit olur ki, İslâmiyet, Araplarda hâsıl olan milli tekâmül neticesinde meydana gelen bir şey olmayıp, sırf Hazret-i Muhammed'in zuhûru eseridir.
Sayfa 132
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.