Onun düşüncesi,İslam’ın en güzel din ve sistem olduğu,ancak Müslümanların öyle olmadığıydı.Deklerasyonun temel amacı da başkalarını Islam’a döndürmek değil,Müslümanların istislamı yani İslamileşmesi idi.
Diriliş'in düşünce paradigmasının önemli bir ilkesi de; "İslâm medeniyetinin, aynı zamanda bir düşünce medeniyeti" oluşudur. Vahyin gerçekliğinden doğar düşünce; Kur'an, insanlığı her zaman düşünmeye çağırır. Diriliş Düşüncesi, bu çağrıya bir cevap,
Düşünce hakkı, yürüme hakkı gibi doğal bir haktır. Örneğin bir insan topaldır ve yürüyüş hızı yavaştır. Ama eğer bir düz ve engelsiz yolda yürüyorsa, taşlı bir yolda yürüyen ve şampiyon olmuş bir atletten daha hızlı olabilir. Bir şampiyon hiç bir yardım almadan taşlı bir yolda koşabilir koşmasına ama seçtiği yol yapısına, koşma düzenine ters olduğu için normaldeki hızı mutlaka düşecektir. Oysa topal olan bir insan yürüyeceği yolu eğer doğru seçmişse bir koşucudan daha yavaş olmasına rağmen hedefine daha hızlı ulaşacaktır.
Burada önemli olan, söylemeye çalıştığım şey bir insanın düşüncesi ne kadar çeşit ihtiva ederse etsin önemli olan onun düşünce için seçtiği metod olacaktır.
Kudüs Haçlı Krallığı, Kudüs’ü kurtarmanın kendisine verilmiş dini bir vazife olduğuna inanan bir hükümdarın idaresi altındaki güçlü ve birleşik bir İslam devleti tarafından kuşatılmış durumdaydı.Birleşik olamama sorunları bir tarafa, Haçlılar arasındaki birlik olmak düşüncesi de her zaman çok zayıftı.Templier ve Hospitalier Şövalyeleri gibi yapılanmalar, düzenli bir biçimde Kudüs Krallığı’nın gücünü baltalıyordu.1170 ve 1180’li yıllarda Haçlılar kendi aralarında sürekli bir çekişme halindeyken İslam dünyası birleşmiş durumdaydı.Bu 1099 yılındaki durumun tam tersiydi.
Cahiliye Araplarında insan yapısı bir örf olan cahili örfüne göre kız çocuklarını diri diri gömüyorlardı. İlahların iradesini açıklamak görevini yüklenenler de, tabii ki insan olan kahinler veya kabile şeyhleri idi.
İslam aleminin bugünkü dağınıklığına ve zayıflığına ise Müslümanların, İslam'ın düşünce sisteminden kopup uzaklaşmaları ve İslam düşmanlarının gösterdiği istikamete meyletmeleri sebep olmuştur.
İslâmî değerler nefislerimizde dosdoğru yerleşmiyor. Kafalarımızda İslâm düşüncesi belirmiyor. Bizim aramızdan, ilk döneminde İslâm'ın inşa ettiği tarzda büyük bir insan kitlesi, örnek nesil meydana gelmiyor.