Gazâli sabrı tartışırken:
"Hiçbir nefs yoktur ki, içinde Firavun'un açıkça ifade ettiği şey yani 'Ben sizin Rabbinizim!' düşüncesi gizli bulunmasın. Zira nefs, gerçek tabiatı itibarıyla kulluktan kaçınır ve tanrılığa şiddetli bir özlem duyar" der.
Sayfa 53
Kader'e körü körüne ve akılsız bir mutlaklıkla bağlanmışlık islam ülkeleri insanlarını miskinlikler ve ilkellikler içerisinde eritmiştir. Tanrı'ya kulluk etmekten başka bir düşüncesi olmayan müslüman kişi, kendi özgür iradesiyle hiç bir iş göremez yaratık haline gelmiştir. Bundan dolayıdır ki islam dünyası yüzyıllar boyunca yenilgilerinden,geriliklerden hiç bir ders almamış, her felaketi talihsizliklere ya da tanrı gazabı'na yormuş ve bir türlü köhne geleneklerden kurtulamamıştır.
Reklam
Takva Dünyadan El Etek Çekmek midir?
Takva dünyayı terk etmek değildir. Takva, dünyaya sahip olmaktır. Dünyaya sahip olduğunda işte o zaman sen Allah'ın kulu olursun. Sen ve bütün sahip oldukların onun olur. Yaşamdan ve hayattan kaçanlar ne mümin ve nede adamdırlar. Bir takım insanların Allah'la olmak için bazı ibadetlere yönelmek ve bazılarından uzak durmakla olacağını sanmaları tam bir aptallık ve saçmalıktır. Allah'a kulluk mihrap ve mescitlerin dışında sokaklarda ve meydanlarda da yapılır. Evet! Bazen dünya aldanmış ve yetersiz insanların imanı için tehlike olabilir. Nitekim yemek yemek bazı hastalara zarar verdiği gibi. Şimdi bazı hastalara yemekler zararlı diye bütün insanlara yemekleri yasak ve haram mı kılcağız? Onu kötülemek için şiir ve kasideler mi düzeceğiz? İkbal ne güzel söyler; Kafir dünya da yok olur, Dünya ise Müminde. Sonra dünya küçük kalp ve dar düşünceli insanlar için tehlikelidir ama bu tehlike nefiste böbürlenmeyi ve kibirlenmeyi, kendini beğenip ucbe düşmeyi geliştirip besleyen, onu kirlerinden arındırmak ve nefsi gemlemekten aciz ve yetersiz olan namaz ve orucun tehlikesinden daha fazla değildir. Bu durumda biz böyle bir ibadetle savaşmaz ondan faydalanmamakla savaşırız. Yaşam ve hayat şehvetinin saptırıp rahmana ibadet için dünyayı değerlendirmeyerek kendilerini şeytana satan insanlara karşı mücadele davranışımızda bu şekilde olması gerekir. Dokunduğun şeylerdeki mutlak güzellik yaşamı ıslah edip onu yüce rable irtibatlandırarak sağlanır. İman edip Salih amel" beyanında bulunan ve kuranda yetmişten daha fazla tekrar edilen ayetlerin içerdiği ve o emirlere uyan ibadet işte budur.
Sayfa 224-225
Nıhayetinde hakikatin bilgisine erişmenin en doğru ve kesin yolu, doğrudan tecrübe (zevk) olduğu ve bu tecrübe de erişim açısından aklın ötesinde bulunduğu için, kendi tecrübesi olması bakımından, Gazzâli'nin ana kriteri bu olmalıdır. Hareket noktasının bu olduğu duşüncesi, onun filozoflara ve Bâtıniler'e karşı yürüttüğü kampanyada beliren yaklaşım tarafından da teyit edilmektedir: Şayet nebevi tecrübeyle elde edilen bilgiler en doğru bilgiler ise, o zaman bu tecrübeyi en halis haliyle yaşayan Peygamber'in getirdiği haberler ve bilgiler kesinlik arzeder. Bu kabulden sonraki aşama, nebevi tecrübe yoluyla gelen bilgilere aykırı muhtevaya sahip önermelere ihtiyatlı yaklaşmaktır. Sonuçta, burhâni bilgi, analitik anlamda düşünecek olursak, söz konusu nebevi bilgilere ters düşemez. Aralarında semantik uyumun görüldüğü yerde, akli çabalar ve istidlâl ile ulaşılan bilgilerin burhâni olduğuna karar verilir ve bu da tasdikin bir aşamasıdır. Aralarında semantik uçurumların bulunduğu durumlarda ise -ki Gazzâli metafizik alanda filozofların önermelerinin birçoğunun bunu yansıttığını düşünmektedironların önermelerinin çürütülmesi gerekir. Burada amaç, dinin avama yönelik öğretilerine aykırı söylem içeren öğretileri ortadan kaldırmak ve bu süretle insanların imanına halel gelmesini engellemektir. En yüksek dereceden hakikat erişimine sahip insanların bunu yapmaları sorumluluk gereğidir. Gazzâli'nin kullandığı bir metaforla söyleyecek olursak, gerçek âlimler “çocuğun yılana dokunmasını engellemek için ellerinden geleni yapmakla mükelleftirler.
Mantık...
- "İbn Sina aklı imanın üstünde tutuyor! Filozofların bilimi ile vahye eşit biçimde iman ettiğini öne sürmekle birlikte, amelî olarak, davranışlarını filozofların bilgilerine uyduruyor. El-Gazâlî ise vahyi sarsılmaz bir temel ve doğru yol olarak kabul edip ona bağlanıyor. Ancak İbn Sina'nın felsefeye koymak istediği mantıkî karşılığı, bu aklî bağlantıyı benimseyerek bütün mantık şartlarını içeren düşünceyi doğru kabul ediyor, "Mantık bilmeyenin ilmine güvenilmez" hükmünü veriyor..."
Sayfa 184 - EL-GAZÂLÎ, KİTABEVİ YayınlarıKitabı okudu
1) İslâm düşüncesinde bir durgunluk ve içe kapanışın mevcudiyeti inkârı gayrikabil bır hakikattir. Bu durgunluğun ne zaman başladığını tam olarak tespit etmek oldukça zordur. Bu da durgunluğu ve içe kapanıklığı doğuran sebeplerin çok ve çeşitli olmasından ileri gelmektedir. Bir kısım fikir tarihçileri, bu durgunluğu Gazâli'den itibaren
Reklam
98 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.