Şüphesiz Hıristiyan mistisizmi ile İslâm tasavvufu arasında kesişme noktaları ve benzerlikler vardır. Her şeyden önce, her ikisi için de züht (dünyaya rağbet etmeme) mecburiyeti söz konusudur. Sûfilerin daimi dersidir bu…
İslam "iyiliği emreden ve kötülüğü yasaklayan" (Kur'an, 3/190, 22/41 vb.), yani ahlâki bir misyonu yerine getiren bir topluluk olmayı istemiştir. Siyasi boyutunu göz ardı ederek, kendimizi tamamen dinî mistisizme bırakarak ayaklarımızın altından tarihi zeminimizin kaymasına izin verirsek, üstü kapalı olarak sömürülmeyi ve köleliği kabul etmiş oluruz. Tam tersine, İslam'ı dini boyutundan soyutladığımız vakit, ahlâki ve evrensel insan kültürü düzleminde herhangi bir güç, etken olmaktan vazgeçeriz. Şayet insanlar ve eşya üzerinde salt hâkimiyete indirgenecekse, emperyalizmin İngiliz, Alman yahut İslami olup olmadığı sonuç itibariyle gerçekten önemli midir?
Tasavvuf İslam mistisizminin adıdır. İslam mistisizmi belirgin özelliği felsefe düşünce sisteminin savunmasını yapmak değil dünyaya karşı belli bir tavır takınmak ve bu tavrı uygun bir hayat yaşamak olmuştur. Tasavvufi dini anlayışın belirgin vasıfları yaratan ile yaratılan arasında varlık itibariyle ayrılık bulunmadığını,insanın Allah'tan geldiği gibi yine Allah'a gideceğini, nefsi tertemiz kılmakla ezel'deki birliğe daha hayattayken dönüleceğini iddia etmek gerekmediğini,nefsi tertemiz kılmakla ezeldeki birlige daha hayattayken dönüleceğini iddia etmektir.
20. yüzyılın en önemli bilim insanlarından; fizikçi, moleküler biyolog, felsefeci, bilim tarihçisi, politikacı ve aktif bir eylem ve örgüt adamı olan John Desmond Bernal'ın kitabı, ilk yayınlanmasından bu yana 50 yıldan fazla zaman geçmesine karşın yine de öneminden bir şey yitirmedi. Üstelik bugün içinde yaşadığımız özel koşullar onu daha önemli
İslam'da tasavvuf adını alan, İslam'ın özünü ve asıl yapısını teşkil eden mistisizm, Bergson'a göre hayatın sırrını ve akıbetimizin muammasını da çözmeye kabiliyetlidir