#rüyalaranlatılmaz der kimileri, peki anlatılmayan yalnızca rüyalar mı? Ne çok sır saklı insan yaşamında. Kimilerinin sırları ise dipsiz bir kuyu.
"Sırsa sırdaş, sabırsa taş, yükse hamal, daima birlikteydiler. Ama sohbette lal, sevgide çekingen, itirafta kusur kaldılar. Böyle olunca, ne gönül rahatlığıyla birbirlerinin yüzüne bakabilirler ne de hepten uazaklaşacak takati bulup kaçabildiler."
Eyüp aile bağları kopuk bir adam. Berselona'da yaşarken bir gün aniden, aralarında hiç sorun yokken eşi Pilar'ı bırakıp yıllardır uğramadığı İstanbul'a gider. Eşinden haber alamayan Pilar ise Eyüp'ün izini sürmeye koyulur. İpucu olabilecek tek belge Eyüp'ün rüyalarını yazdığı defterdir.
Yazardan okuduğum ikinci kitap. Son sayfayı kapatınca, yazarın sevilme nedenini, bana mutlaka Nermin Yıldırım'ın kalemini tanımalısın diyenleri çok iyi anladım. Sarsıcı ve ilmek ilmek işlenmiş bir kitaptı. İnsanın bilinçaltı dünyasını, aile bağlarını koparan iplerin sanıldığının tersine kıldan ince olduğunu anlatıyordu. Önyargıları yıkan satırlar içeriyordu.
Çocuklukta yaşananlar, görülenler- duyulanlar nereye kaçarsan kaç insanın yakasını bırakmıyor. Faruk Nafız Çamlıbel'in kitaba yansıyan cümlelerinde olduğu gibi...
"Bulacaksın koymuş gibi elinle,
Ben nerde doğmuşsam o yerde kaldım."