Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

f.

f.
@isvekor
İçim ve hiçliğim arasında.
2 okur puanı
Aralık 2022 tarihinde katıldı
Zemheri ayazında Dudaklarımı okumayı bırak. Kelimelerin teferruat olduğu bir oyundur hayat. Sözler anlamın ağırlığıyla çökerler, Sen uçarı duyguların sana konduğu yere bak. Plan yapma yorulursun. Kaderi tasarlama boşuna. Suya düşer planların Gözün uymaz olur kaşına. Sana oyununun bilmediği bir eğimle Gövdene teslim olacak bir duruş gerek. Bilme,
Reklam
Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu. Hep böyle mi bu? Bir şeyden kaçıyorum, bir şeyden. Kendimi bulamıyorum, dönüp gelip kendime yerleşemiyorum. Kendime bir yer edinemiyorum, kendime bir yer.. Kafatasımın içini bir küçük huzur adına aynalarla kapattım. Ölü ben’im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden! Paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben. Oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir. Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına? Niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına? Niye kimseler izin vermez yollarına kuş konmasına? “Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna” bir çocuk demiş.
Dedim, kendine dargın yürümektir insan. Yürüyorum diye yolda kalmamış sananların arasından Yarım deyince aklına ilk elma gelenlerin Başıma ve ayaklarıma adın kadar taş düşürürken Kendime hiç, sana çok baktığım bir yanılgıdan Geldim ve buradayım. Farz edelim, buradayım diyebilecek kadar yürüdüm dünyada Sen farz et, bir sokak kadar haklı, bir anne

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sevdalı sular süzülüyor aynalardan damlacıklarında hicranlı yüzün ben kapıları aldatıyorum günbegün sen pencereleri ben denizlerin koynunda martılara yalanlar söylüyorum sen gemilere sonra liman bilmez korsanlara terk edip ıssız adalara sürüyorsun ellerimi gitmek istiyorum çakıp da kaybolan şimşekler gibi gel gör ki, önümde hatıralar
Gökyüzü bulut bulut uyanıyordu Tanrının büyük yalnızlığından Ağaçlar birer ses salkımıydı kuşların ağzında Ayın puslu cümlesinde evler okunaksız harflerdi Yasemin kokularından bir ışık sokaklarda Gittim denizin lacivert bahçesine oturdum Ölümün mü hecesiydim yaşamın mı bilmiyorum Arzuyla vazgeçiş canımda halkalanıyordu Ses değil sessizlik değil zaman değil mekân değil Ağzımda bir çocuktan kalma süt kokuları Kirpik ırmakları, dil pınarları, parmak yağmurları Kayaların masalını dinliyordum kumlardan Dağlar gecenin merhametinde çıkıyordu sabaha Ey yalnızlığın yaprak döken mahşeri Ayrılığın büyük harfiydi her şey Sen bir deniz kıyısında gonca zamandın Ben eski şarkılardan eskiydim kimsesizdim İçimde dünyanın bütün akşamları Tuttum ağzının sabahına sözler söyledim Ey güzelliğin ölümden büyük yaşama gücü Yalnız ölenler unutur birbirini Seni sevmeye yeni başladım…
Reklam
Ne sular geçti böyle buzla buhar arası Ne kısa bir yazken o n'için hâlâ bitmiyor? Durmuş bir vakit bende sisli gece yarısı Çektirdiğin fotoğraf neden hiç konuşmuyor? Geç kaldık ve yanlışları güzeltemedik. Erken varsak doğrular bakışı yakacaktı. Çok sarhoştum, yani hak ettim yaşamayı. Evden kaçmıştım eve. Tuza yara saçmıştım. Bütün
Vuruldun seni bir karanlığa gömdüler. Adını sordular, söylemedim Münevver. Üstümü aradılar yok, altımı aradılar yok. Boynu hayli bükülmüş bir tuzaktan baktılar. Cesedini gösterdiler, sana çok benziyordu. Anlamak istediler, hep uzaktan baktılar. Nasıl yaşatıldıysan öyle öldürülmüştün. Çekinmedim ağladım. Anlamadılar. Ben bir sokak lambasına
İki sigaram kaldı bu gece için maviş anne İki muhabbet kuşum. İki kendim varmış maviş anne Biri benmişim, biri mutsuz. Ben ölürsem maviş anne, mutsuza kim bakacak? Dünyaya bile bir dünya anne lazım. Biri sen ol maviş anne, biri ben. Dünyanın bütün sabahlarına iki bilet al da birlikte gidelim maviş anne Bana da kendi serüvenimden bir yer
Gözlerinle dilin arasında gerili uçurumu seviyorum. Kekeme özgürlüğünü seviyorum. Susuşundaki hıncı seviyorum. Kalbinde ürperen kışı seviyorum. Ellerindeki bilge zamanı Denizi yağmurdan korumaya çalışan çocukluğunu seviyorum. Alnın masamızda dört mevsime ufuk Dudaklarında titreyen zamanı seviyorum. Yürüyorsun ya kalabalık dönüp bir daha bakıyor