Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
68 syf.
·
Puan vermedi
(Spoiler) Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, 1922’de “Brief einer Unbekannten” adıyla yayınlanan ve Stefan Zweig tarafından yazılan bir öyküdür. Yazarın, hatırlamadığı bir kadın tarafından aldığı mektubun öyküleştirilmiş halidir. Yazar mektubu aldığında üzerinde ne bir isim ne de bir adres vardır. Sadece “Sana, beni asla tanımamış olan sana.” yazılıdır. Yazarın merakı uyanır ve mektubu okumaya başlar. On üç yaşında annesiyle birlikte yaşayan yoksul bir kızın karşı dairesine taşınan yirmi beş yaşındaki adama yıllar sonra yazmış olduğu ve adama karşı hissettikleri, hatıraları ve en önemlisi aşkını itiraf etmesini işleyen bir hikayedir. İtiraflarda herhangi bir şehvet duygusu olmaması dikkat çekicidir. Kadının mektubu başlarda itiraf gibi görünse de daha çok bir yakınma söz konusudur. Adam kadını fark edemez. Kadın da kendi kendine çıkarımlar yaparak karşı tarafı suçlar, bunu imalı bir şekilde dile getirir. En sonunda da sevdiğini söyleyememenin karşılığını ağır öder. Kendini neredeyse hiçbir zaman fark ettirmeyi başaramayan kız acı ve tutkusunu kendi içinde yaşar.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022224,4bin okunma
128 syf.
·
Puan vermedi
Yazar kendisine gelen birçok mektup arasından “Sana, beni asla tanımamış olan sana… Bu mektup sana ulaştığında ben hayatta olmayacağım “ ile baslayan bir mektubu farkeder ve hikaye başlar. Çocuğunun ölümünden sonra yazara aşkını itiraf eden kadın 13 yaşından beri eski komşuları olan yazara olan aşkını en başından anlatmaya başlar.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu - Bir Kadının Hayatından 24 Saat
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu - Bir Kadının Hayatından 24 SaatStefan Zweig · Can Yayınları · 20174,705 okunma
Reklam
177 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Aleksey İvanoviç'in başarısız aşk ve kumar hayatını anlatan, üslubunu akıcı bulduğum bir roman. İşin trajik yanı Dostoyevski bu romanı kendi kumar borcunu ödemek için yazmış. Aleksey karakteri de Dostoyevski. Polina ise hem romanda hem de gerçekte Dostoyevski'nin aşk beslediği kişi. Romanda genel olarak kumarın getirdiği hırs, heyecan, karamsarlık gibi konular işleniyor. Gayet akıcı. Ancak itiraf etmek gerekirse sonunu bu şekilde beklemiyordum. Daha farklı olabilirdi. Herkese keyifli okumalar.
Kumarbaz
KumarbazFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202368,5bin okunma
544 syf.
9/10 puan verdi
Sevgili
Hakan
Hakan
sayesinde bu kitaba başlamıştım. Öncelikle itiraf etmeliyim ki kitaba karşı bir önyargı içerisindeydim; çok popüler oluşu kitaptan beni bir tık soğutmuştu. Fakat sevgili Hakan'ın yorumunu gördükten sonra birçok bilgi edindim ve bu bilgiler doğrultusunda kitaba başlamak istedim. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün sevdiği bir kitap oluşunu Hakan Bey sayesinde öğrendim ve bu kitaba olan ilgimi daha da arttırmıştı. Kitaba başladığım vakit neden sevilen bir kitap olduğunu daha da iyi anladım fakat kitabın beni içine bu kadar çekeceğini hiç düşünmemiştim! Feride sanki içimdeki çocuktu. Öylesine bağlantı kurmuştuk ki Feride ile, o benim için bir kitap karakteri değil, bir Çalıkuşuydu. Yazar kitabı yazmamış da bize geçmişten bir anıyı izletiyormuş gibiydi. Okuduğum her satırda güzel Türkçemizin güzel kelimelerinin sakinliği ile dolmuş olsam da konunun ilerlemesiyle Feridenin yalnızlığı ve hırçın oluşu beni daha da etkilemiş, bende ağlamış ve üzülmüştüm... Kelimelerim bu noktadan sonra yetersiz kalıyor o yüzden Hakan bey'e teşekkürlerimi sunar, hepinize iyi okumalar dilerim.
Çalıkuşu
Çalıkuşu
Reşat Nuri Güntekin
Reşat Nuri Güntekin
Hakan
Hakan
Çalıkuşu
ÇalıkuşuReşat Nuri Güntekin · İnkılâp Kitabevi · 2019101,8bin okunma
90 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
BİR İDAM MAHKUMUNUN SON GÜNÜ " VİCTOR HUGO"
BİR İDAM MAHKUMUNUN SON GÜNÜ " VİCTOR HUGO" Greve meydanında gerçekleştirilen bir idama tanıklık etmesiyle yazılan bir roman , döneminin siyasi ve sosyolojik yapısına bir eleştiri niteliği taşıyor. ALINTILAR • Delirmenin insanı yaşattığı söylenir; en azından bilinç kaybolduğu için daha az acı çekilir;ölü gibi uyunur. • Çünkü; itiraf edeyim, hala umutluyum... Şimdi Tanrı'ya şükür, hiç umudum kalmadı. • insanların hepsi belirsiz ,bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkumdur. • Sadece onun tesellisine ihtiyaç duymak ve bunu yapması gerektiğinden habersiz olan tek kişi olduğunu anlamak. Kitaplarla Kalın ☆ ! Hediyedir , Türkiye iş Bankası Müzesinden Eminönü /Teşekkürler Matematik Hocam
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Bir İdam Mahkûmunun Son GünüVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023120,3bin okunma
256 syf.
·
Puan vermedi
·
16 günde okudu
Unutun Gitsin
Barfly kelimesini duyduğumuz anda, bir elinde içki şişesi, bir elinde sigarası, kolunu bir kadının omzuna atmış, uzamış sakalları, sivilce bozuğu suratıyla bir ihtiyar gözlerimizin önüne gelecektir. Kimilerinin taptığı yazarlardandır, kimileri onu eleştirmeyi bir görev bilir, kimisi onun gibi yazmayı isterken, kimisi onun gibi yazmakla eleştirilir. Ancak herkes biliyordur ki, tüm bunlara sebep olan adamın umrunda bile değildir bunlar. Charles Bukowski'den bahsettiğimizi söylemeye bilmem gerek var mı? Pis Moruk İtiraf Ediyor onun yayınlanmamış öykülerinin bir toplamı, üstelik ilk defa Türkçede yayınlanan öyküler bunlar. Akıcı anlatımı ile yine sokaklarda, evlerde gezdiriyor bakışlarını, yaşadıklarını, belleğine kazıdıklarını olanca rahatlığıyla anlatıyor, bu rahatlığıyla şaşırtıyor yine okurlarını. Durum böyle olunca sözü noktalamayı ustaya bırakmak kalıyor. “Yazmak, en nihayetinde, tek yol benim için ve beni bir kazığa bağlayıp yaksalar kendimi aziz addetmem. Sadece benim için tek yol olduğuna inanmış olarak ölürüm. Yapmak istediğini yapma meselesi. Benim hezimetim onların zaferi olacaktır. Hiçbir şeyi yadsımıyorum. Şu anda olabileceğimin bütünüyüm. Bu yazma muhabbetini bırakalım öyleyse. O hödükler için. Ben buraya sadece size kendinizi daha iyi hissettirebilmek için sızdım.…
Pis Moruk İtiraf Ediyor
Pis Moruk İtiraf EdiyorCharles Bukowski · Parantez Yayınları · 2013492 okunma
Reklam
335 syf.
10/10 puan verdi
İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı'ni okudukça daha çok kitap okumam ve araştırma yapmam gerektiğini fark ettim... Çok fazla bilgi içerdiği için kitabın bir süre sonra beni yorduğunu itiraf etmeliyim ama buradan eserin sıkıcı olduğu vs. anlamı asla çıkarılmamalı. Her bir paragrafında ayrı bir bilgi barındıran eser, Tanzimat Dönemi’ni ekonomik, politik, askeri ve toplumsal açıdan anlamak için başvurulabilecek bir kitap. * Osmanlı Devleti’nin dünya devletlerinin gerisinde kaldığı anlaşıldığı vakit, çağa ayak uydurmaya çalışan Osmanlı idaresi ve aydınları kendilerini zorlayıcı bir yüzyılın içinde bulmuşlardır. Bu dönemde yaşanan ekonomik, politik ve sosyal felaketler Osmanlı’yı yenileşme-modernleşme, ‘’Batılılaşma’’ sürecine sokmuştur. Bu geri kalışın önüne geçme isteği Osmanlı’yı Anayasal sürecin başlamasına yönelmiştir. Tanzimat ve Islahat Fermanları bu süreci hızlandıran gelişmelerdir fakat Batılılaşmayı farklı yorumlayanlar iyileşme sürecini içinden çıkılamaz bir hale sokmuştur. Çok uluslu/çok dinli bir yapıya sahip Osmanlı’da ilk kez Halifelik makamının etkin kullanımı da toplumsal yapının daha da Arapvari bir kimliğe bürünmesine sebep olmuştur. İmparatorluğun Tanzimat Dönemi modernleşme çabalarının negatif etkilerinin günümüzde de devam ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı
İmparatorluğun En Uzun Yüzyılıİlber Ortaylı · KronikKitap · 20182,395 okunma
224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitabı bitirdikten sonra kesinlikle uzun bir süre boşluğa bakma ihtiyacı doğuyor. Üzerine biraz daha düşünebilmek için bitirince hemen yeni bir kitaba geçmek istemedim. Ölüm, yaşlılık, yalnızlık, sınırlar, özgürlük, modern dünya üzerine fazlaca düşündüren, karakterlerin içsel hesaplaşmalarına fazlaca yer veren psikolojik bir romandı. Eşinin ölümünden sonra evini, anılarını, alışkanlıklarını bırakıp kızı Iza’nın yanına yerleşen Etelka’nın duruma alışma sürecine şahit olurken, Iza ve Etelka’nın yaşadığı ruhsal çalkantıları okuyoruz. Iza’yı anlarken Etelka’ya üzülmek. Etelka’yı anlarken Iza’ya sinirlenmek. Hepimiz itiraf etmek zor olsa da hem Iza’yız hem Etelka. Bir evlat olarak kendimi düşündüğümde içimdeki Iza’yı keşfederken, gelecekte yaşlılığın o yalnızlık günlerini düşününce içimdeki Etelka’yı keşfetmek acı verici. Her türlüsü zor olacak gibi görünüyor ama kendi adıma bazı noktalarda aydınlanma yaşadım. Bazen iyilik sandığımız şey gerçekten iyilik olmayabilir. Karşı tarafa ne hissettirdiğini düşünmek gerekiyor. Anlaşılmak en temel ihtiyaçlarımızdan ve bizi anlayan birileri olmadığını düşündüğümüzde insan kendisini boşlukta savruluyor gibi hissedebiliyor. Belki de bir tek bu ihtiyacımızı duyan birileri olduğunu bilmek bile etrafımızda fiziksel olarak var olmalarından daha iyi hissettirecek. Kitaptan çoook çok etkilendim. Filmi de varmış hemen izlemek istiyorum.
Iza'nın Şarkısı
Iza'nın ŞarkısıMagda Szabo · Yapı Kredi Yayınları · 20203,430 okunma
64 syf.
10/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Dünden beri aynı cümleyi kuruyorum. 50’den yaş mı olur? Dün yani 3 Mayıs’ta dolu dolu 50 yaşında oldum. Doğum günüm bir cuma gününe denk gelince de kendime bir şiir gecesi armağan ettim.Tesadüfen aldığım daha önce ismini duymadığım ve kitaplarından haberdar olmadığım bir şairimizi, Selahattin Yolgiden’i konuk ettim her cuma şiir gecesi rutinime.
Uyurken de Görebiliyorsun Geceyi
Uyurken de Görebiliyorsun GeceyiSelahattin Yolgiden · Kırmızı Kedi Yayınları · 202212 okunma
415 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 günde okudu
Öncelikle bu harika eserin felsefi, psikolojik ve edebi kaynağından faydalanmış olmanın heyecanıyla fikirlerimi yazdığımı belirtmek isterim. Yalnızca okumak için değil doğru anlamak için bayağı çabalamam gerekti. Problemin aslında hayatın her alanında var ve kaçınılmaz olduğu, iyi huzursuzluklar seçebileceğimiz, örneğin; sevdiğimiz bir işte çıkan
Nietzsche Ağladığında
Nietzsche AğladığındaIrvin D. Yalom · Ayrıntı Yayınları · 202352,1bin okunma
Reklam
80 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Telafisi olmayan bir zaman dilimi "çocukluk"
Herkes onu "Dönüşüm" kitabındaki "Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.” sözüyle tanır. Kendi yaşamından taşıdığı izlerdendir belki de onun eserlerini bu kadar etkili kılan. Baba'ya Mektup Babasının itirazları üzerine evlenemeyen bir adamın (Franz Kafka) yaşadığı manevi, ruhsal sıkıntı üzerine kaleme aldığı bir mektup. Mektuptan çok bir itiraf, bir isyan. Evlenememesi belki de bardağı taşıran son damla. Kafka'nın itiraf niteliğinde ele aldığı bu mektupta çocukluğuna dair içinde bulunduğu aile ortamı, baba çocuk ilişkisini, eğitilme şekli, en önemlisi de üzerinde hissettiği ağır psikolojik şiddet yüzünden içine kapanık ve korkak olarak büyüdüğünü en derin şekilde kaleme almış. Küçükken anlamlandıramadığı bu duygular büyüdükçe onu soğuk, suskun ve baba kokusuyla yaşamaya ve bu izleri ölene dek üzerinden atamaması çok başarılı bir şekilde dile getirilmiş. Telafisi olmayan, geri gelmeyecek bu çocukluk dönemi yıllar geçse de izi silinmeyecek ağır bir dram. Sözü en sevdiğim yazarın bir alıntısı ile bitirmek istiyorum. Babalar, çocuklarınızı incitmeyin... Fyodor Mihayloviç Dostoyevski... Keyifli okumalar.
Babaya Mektup
Babaya MektupFranz Kafka · Ren Kitap · 201740,3bin okunma
·
Puan vermedi
La divina commedia
İtalya’da Toscana bölgesinin Floransa kentinde 1265 yılında dünyaya gelen Dante, denince ilk akla gelen isim belki de onun sonsuz bir aşk ile bağlandığı Beatrice'dir. Dante, dokuz yaşındayken kendisinden bir yaş küçük Beatrice'ye âşık olur. Beatrice ile ikinci kez karşılaştığında on sekiz yaşındaydı, bu ikinci karşılaşmadan sonra ona
İlahi Komedya
İlahi KomedyaDante Alighieri · Timaş Yayınları · 20135,5bin okunma
68 syf.
6/10 puan verdi
·
5 günde okudu
" Sana, beni asla tanımamış olan sana " Böyle bir başlıklı mektup aldığınızda ne düşünürsünüz? Bay R. okumaya başladı. Bir itiraf mektubuydu aslında. Ve bu konuşan kişiye karşı hiçbir şey hissetmiyor hiçbir şey hatırlamıyor sanki tüm bu kişileri rüyada görmüş gibiydi, sık sık görmüştü onları, ama sadece bir rüya görme haliydi. Oysa bilinmeyen kadın aşkını, çocukluk aşkını, bakmaya kıyamadığı sevgilisini anlatıyordu. Karşı komşuları taşındıktan sonra gelen bu genç adamı her seste kapının deliğinden izleyen, soluğunu tutup onunla olan, her hareketinde beraber olan o küçücük dürbünden evinde olan her şeye kadar haberi olan sevgilisini anlatıyordu. Gözleri, o kara gözleri, saçları ipek telli, tonu kulaklarında kalan sesini anlatıyordu. Taşınmalarına rağmen işe girmeyi bahane ederek o eksi evlerinin önüne geldi. Evinin ışıkları yanıyordu. Heyecanlandı. Ne yapacağını bilemedi. Onu tekrar görebileceğinin heyecanı içini kapladı. Her akşam geldi. İzledi izledi. Ancak sen görmedin beni tanımadın. Sokakta artık beni fark ettigin için bana baktın, evet gözlerime baktın. Ne yapacağımı bilemedim. Kan yüzüme doldu. Evine gittik bir akşam beraber vakit geçirdik. İşte o gecenin çocuğuydu benim çocuğum bizim çocuğumuz. Sana söylemedim çünkü benden nefret etme beni suçlama bana acıyan gözlerle bakma. O şimdi yok bende yok olmak üzereyim ve sen hiçbir şekilde bunu hissetmeyeceksin. Seni seni ben çok sevdim ama sen beni hiç tanımadın.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022224,4bin okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.