Kitabı bitirdikten sonra kesinlikle uzun bir süre boşluğa bakma ihtiyacı doğuyor. Üzerine biraz daha düşünebilmek için bitirince hemen yeni bir kitaba geçmek istemedim.
Ölüm, yaşlılık, yalnızlık, sınırlar, özgürlük, modern dünya üzerine fazlaca düşündüren, karakterlerin içsel hesaplaşmalarına fazlaca yer veren psikolojik bir romandı.
Eşinin ölümünden sonra evini, anılarını, alışkanlıklarını bırakıp kızı Iza’nın yanına yerleşen Etelka’nın duruma alışma sürecine şahit olurken, Iza ve Etelka’nın yaşadığı ruhsal çalkantıları okuyoruz.
Iza’yı anlarken Etelka’ya üzülmek. Etelka’yı anlarken Iza’ya sinirlenmek. Hepimiz itiraf etmek zor olsa da hem Iza’yız hem Etelka. Bir evlat olarak kendimi düşündüğümde içimdeki Iza’yı keşfederken, gelecekte yaşlılığın o yalnızlık günlerini düşününce içimdeki Etelka’yı keşfetmek acı verici.
Her türlüsü zor olacak gibi görünüyor ama kendi adıma bazı noktalarda aydınlanma yaşadım. Bazen iyilik sandığımız şey gerçekten iyilik olmayabilir. Karşı tarafa ne hissettirdiğini düşünmek gerekiyor. Anlaşılmak en temel ihtiyaçlarımızdan ve bizi anlayan birileri olmadığını düşündüğümüzde insan kendisini boşlukta savruluyor gibi hissedebiliyor. Belki de bir tek bu ihtiyacımızı duyan birileri olduğunu bilmek bile etrafımızda fiziksel olarak var olmalarından daha iyi hissettirecek.
Kitaptan çoook çok etkilendim. Filmi de varmış hemen izlemek istiyorum.