Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Psikolog James Hillman, çocukluklarında kitap okuyan ya da kendilerine kitap okunanlar için "daha iyi durum­ da oluyorlar ve iyileşme olanakları daha fazla. Öykülerle tanıştı­rılması gerekenlerin tedavileri daha zor oluyor. Yaşamla erken karşılaşmak yaşama bir bakış açısı getiriyor" der.
Sayfa 24 - Yapı Kredi Yayınları / 5. baskı: İstanbul, Ocak 2010 - İngilizceden çeviren: Füsun ElioğluKitabı okudu
James Hillman
"Kişi annesini her zaman kaderi gibi görür. Bedenimiz ile ilgili düşüncelerimiz, özgüvenimiz, dünya ile ilişkimizde takındığımız subjektif bakış açısı, temel korkularımız ve suçluluk duygularımız, aşka ve yakınlığa nasıl baktığımız, sıcaklığı ve soğuğu ölçen psikolojik termometremiz, hastayken neler hissettiğimiz, tavırlarımız, zevkimiz, yaşama ve yeme biçimimiz ve hatta ses tonumuz dahi annemizin izlerini taşır."
Reklam
James Hillman
"Mitoloji antik zamanların psikolojisi, psikoloji ise modern zamanların mitolojisidir."
Sayfa 63 - Ketebe Yayınları
Psikolog James Hillman, çocukluklarında kitap okuyan ya da kendilerine kitap okunanlar için " daha iyi durumda oluyorlar ve iyileşme olanakları daha fazla. Öykülerle tanıştırılması gerekenlerin tedavileri daha zor oluyor. Yaşamla erken karşılaşmak yaşama bir bakış açısı getiriyor." der.
Sayfa 28
20. yuzyılın en önde genel psikologlarından James Hıllman, materyalist felsefeyi şöyle ifade ediyor: “Genetik kodum, atadan kalma miraslarım, hayatımdaki acı olaylar ve sosyal kazalar tarafından yazılmış bir komployu yaşıyorum.” Esasında mezkür anlayışı ateist biyolog Francis Crick şoyle ifade etmişti: “Sen, sevinçlerin, üzüntülerin, hatıraların, hırsların, kendinle ve özgür irade ile ilgili hislerin... Aslında bunların hepsi, büyük bir nöron grubu ve bunlarla ilişkili moleküllerin hareketlerinden başka bir şey değildir.” Ateist biyolog William Provine, özgür bir canlı varlığının imkânına dair ateist paradigmanın içerisinde bulunduğu çıkmazın koklerini şu sözleri ile ortaya koymaktadır: “Geleneksel şeklıyle özgür irade, başka bir deyişle zorlama ve korku olmaksızın alternatif yollar arasında seçim yapma özgürlüğü, en basit ifadeyle yoktur. Zira hâli hazırda mevcut bulunan şekliyle evrimsel süreci, gerçekten bir seçeneğe sahip bir varlık üretmesinin hiçbir yolu bulunmamaktadır.” Alexander Rosenberg bütün meseleyi basit bir cumleyle ozetliyor: “Aklın beyinden ibaret olması gerçeği, özgür iradenin yokluğunu garanti etmektedir. Bu gerçek, fillerimizi ve hayatımızı tanzim edebilecek herhangi bir tasarıyı ve amacı imkânsız kılmaktadır.”
mazeret-i vuku
James Hillman, "Tüm hastalıklarımızın tanrılardan gelen çağrılar olduğunu" söyler. Ahlak homeopatik ilaç gibidir. Hastalığın devası aynı arketipten -onun daha olumlu halinden- gelir. Her bir olayda, bireyler yasadışı ya da ahlaka-aykırı bir şey yapmayabilirler, ama onunla ilgili tutumları farklıdır: Onlar yalan söyleyebilir, hırsızlık yapabilir, uyuşturucu pazarlayabilir, ya da duygusal veya fiziksel olarak saldırabilir, ama o davranışlarına farklı bir mazeret bulurlar. Eğer diğerleri bu mazeretlerin derin yapısını görebilirlerse, o yanlışı yapan kişinin ifade bulmak isteyen arketipi tanımlamasına ve davranışını düzeltmesine yardımcı olabilirler.
Sayfa 345
Reklam
Er ya da geç bir şey bizi belirli bir yola çağırır gibi görünüyor. Bu "bir şeyi" çocukluğunuzdaki bir işaret gibi anımsayabilir­siniz; beklenmedik bir dürtü, bir hayranlık, olayların gidişinde bir belirti gibi algılanacak tuhaf bir değişiklik, bunu yapmak zo­rundayım, ben buna sahip olmalıyım duygusu vermiştir. Ben buyum ... Eğer bu kadar canlı ve kesin değilse, belki de çağrı hiç bilmeden kıyısında belirli bir noktaya gittiğiniz bir derede­ ki hafif dalgalar gibi olmuştur. Geriye dönüp bakınca kaderin elinin buna karıştığını hissedersiniz... Bu çağrı ertelenebilir, kaçınılabilir, aralıklarla gözden kaçırılabilir. Tam tersine size tümüyle sahip olabilir. Her neyse sonunda ortaya çıkacaktır. İddialarını öne sürecektir ... Olağanüstü insanlar bu çağrıyı çok açıkça sergilerler. Belki de bu yüzden büyüleyicidirler. Belki de onların çağrıları çok açıkça duyulduğundan ve çağrılarına sa­ dık kaldıklarından büyüleyici olurlar... Olağanüstü insanlar sıradan ölümlülerin yapamadıklarını gerçekleştirdiklerinden daha iyi tanık olurlar. Bizler daha az motivasyona ve daha faz­ la dikkat dağılmasına sahip gibi görünürüz. Yine de kaderimiz aynı evrensel motorla çalışır. Olağanüstü insanlar farklı bir sınıf değildir; yalnızca içlerindeki bu motorun çalışması daha saydamdır ... - JAMES HILLMAN
Er ya da geç bir şey bizi belirli bir yola çağırır.Bunu çocukluğumuzdaki bir işaret,beklenmedik bir dürtü,bir hayranlık,olayların gidişinde bir belirti gibi algılanacak tuhaf bir değişiklik gibi algılayabilirsiniz:Bunu yapmak zorundayım,buna sahip olmalıyım.Ben buyum. ~James Hillman
Jungiyen analist James Hillman şöyle der: "Bilinçdışı bilinçli olamaz; ayın karanlık yüzü de vardır, güneş batar ve aynı anda her yeri aydınlatamaz. Dikkat ve odaklanma, bazı şeylerin görüş alanı dışında, karanlıkta kalmasını gerektirir. Kişi iki yöne birden bakamaz."
Psikolog James Hillman, çocukluklarında kitap okuyan ya da kendilerine kitap okunanlar için "daha iyi durumda oluyorlar ve iyileşme olanakları daha fazla. Öykülerle tanıştırılması gerekenlerin tedavileri daha zor oluyor. Yaşamla erken karşılaşmak yaşama bir bakış açısı getiriyor" der.
Reklam
Psikolog James Hillman, çocukluklarında kitap okuyan ya da kendilerine kitap okunanlar için "daha iyi durum­ da oluyorlar ve iyileşme olanakları daha fazla. Öykülerle tanıştı­rılması gerekenlerin tedavileri daha zor oluyor. Yaşamla erken karşılaşmak yaşama bir bakış açısı getiriyor" der.
Sayfa 24 - YKY 5.BaskıKitabı okudu
Dünya çapında ünlü bir meslektaşı, adını hep saygı ve hayranlıkla andı James Hillman, şöyle diyordu bir eserinde: "Yalnızlık duygusuna yakından baktığımızda, daha doğrusu ona yakından 'hissettiğimizde' birkaç öğeden oluştuğunu keşfederiz: Nostalji, hüzün, suskunluk ve şimdi burada olmayan 'başka bir şeyi' özleyen bir hayal gücü." İnsanların herhangi bir nedenle bir araya geldiği yapay ortamlarda yapılan zoraki espriler; bir işlevi olmayan, yalnızca anlatanların ilginç bulduğu sıkıcı hikayeler; işlevsiz dedikodular; her şey bildiğini sananların bir bilge edasıyla sıktıkları palavralar...
Sayfa 128Kitabı okudu
Jungcu analist James Hillman, “Sorunlarımıza neden bu kadar odaklanırız” diye soruyor ve şu yantı veriyor: “Çünkü bir şekilde sorunlarımızı arzularız; onlardan kurtulmayı arzuladığımız kadar onları severiz de.” Ben bundan pek emin değilim. Bence bu daha çok sorunlarımıza alışmış olmamızdan kaynaklanıyor. Sorunlar, hayatımız boyunca taşımaya alıştığımız için fark etmediğimiz fiziksel bir kusur veya dostlarımızla aramızdaki yıllara dayanan özel dil gibidir. Kendimizi bu kalıplar olmadan düşünemez hale geliriz. Bu, uzun zamandır alışık olduğumuz, ama kurtulmayı düşündüğümüz şeyler için de geçerlidir.
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.