Sınırlar temizlendi, ayaklamalar bastırıldı. Şikâyet kükreyişi birdenbire kesildi. Halk, ordu, polis, jandarma, memurlar her sınıftan bütün kadınlar ve erkekler efendilerinin kim olduğunu anladılar. Sükûnet ve emniyet gibi, idareyi ele alan güçlü adam hakkındaki eski kör iman da bir kez daha kendini gösterdi.
Az sonra uzaktan küçük jandarma karakolunu seçti.
Reklam
Küçük jandarma karakolunun başçavuşu iki günde bir devriye görevine çıkıyordu.
Tren yolunun ötesinde bir jandarma karakolu vardı.
Eğitim görmüş bir kimseyle tahsildar olmuş bir eski jandarma arasında çok fark vardır da ondan.
Çünkü Derda'nın en büyük sırrı, hayatta yapayalnız kalmış olduğuydu. Bu öyle bir sırdı ki, uğruna annesini doğramış ve gömmüştü. Oysa yürüyüşünden bile belli oluyordu. Ellerini cebine sokuşundan. Boynunu bükmesinden. Her adımında yere sürten ayaklarından. Yetişecek hiçbir yeri yokmuş gibi yavaşlamasından. Bazen de, her şeye geç kalmış gibi hızlanmasından. Bir de kokusundan. Ter ve yalnızlık. Belki karşı kaldırımdakiler ya da yanından geçen arabaların içindekiler anlayamıyordu ama bir kere yüzüne bakanlar, çok geçmeden farkına varıyordu. Ardından bakan jandarma eri de fark etmişti. Belki de bu yüzden hem başını sallıyor hem de fısıldıyordu: "Ne biçim hayat, amına koyayım!"
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.