Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Çok çok düş kırıklığına uğradım vu kitapta. Ben güçlü büyümüş kadınlar beklerken kadının ezildiği ötelendiği cümleler ve durumları okudum. Meg ve john'un evliliği toksik bana kalırsa. Meg kendi istediği kumaşı kocası suratını asıp istediği montu alamadı dşye satıyor. Tam da evliliğin neden kötü labileceğini zamanımız düzeninde nasıl toksik bir şeye dönüşebileceğinin kanutı. Ve yazar bu kitapta aşırı cinsiyetçi. İlk kitaptaki jo karakterinin bağımsızlığı simgelemesi bile bu kitapta yumuşatılmış. Yumruk atan bir bebeğin erkek olması gerektiği söyleniyor filan. Yazar ilk kitaptan sonra baskıya mı uğradı bilmiyorum ama küçük kadınlar ne ise bu kitpa tam tersi. Kadın şöyle olmalı şöyle kocasını mutlu etmeli şuna katlanmalı, önce kadın özür dilemeli, işe yaramaz adamların arkasını toplamalı fln fln. Laurie ilk kitapta kız kardeşlere taparken bu kitapta jo'yu elde edemiyorsam Amy'i elde ederim gibi sanki kızlar bir malmışcasına düşünceleri beni dumura uğrattı. Jo'nun seçmi zaten komple saçma. En bağımsız görüntüyü çizen kız
Eğer küçük kadınlar kitabını sebdiyseniz bu kitabı okuyup hayalinizdeki güzelliği berbat etmeyin. Çünkü bu kitap bir kadın toplum tarafından nasıl en aşağı itilip orda memnuniyet duymalıdır? Sorusunun cevabı.
Agatha Christie'nin 1920 yılında yayınladığı ilk polisiye romanı olan "Ölüm Sessiz Geldi" ile meşhur Belçika'lı dedektif Hercule Poirot karakterini yaratmıştır. Hercule Poirot zekası, espri yeteneği, keskin gözlemciliği ve Avrupalı nezaketiyle dikkat çeken bir dedektiftir. Cinayetleri "küçük gri hücreler" dediği beynini kullanarak çözer.
Birinci Dünya Savaşı sonrası aldigi yaralardan İyileşmek icin Hastings, arkadaşı John ısrar ile Styles'te kalmaya başlar. John bu köşkte üvey anneleri olan Emily Inglethorp ile birlikte yaşamaktadır. Hasting geldikten sonra bir sürü olay yaşanmaya başlar. Emily'nin yardımcısı Evelyn evi terk eder. Emily öldürülür. Genç kocası Alfred Emily'nin öldürüldüğü gün evde yoktur. Emily'nin manevi kızı Ctnthia Murdoch olayların olduğu yan odada hiçbir ses duymamıştır. Bunun yanında kırık bir kahve fincanı, yanmış bir vasiyetname kağıdı bulunur. Tabi ki bu kadar olayın gizemini çözmek Poirot'a düşer.
Emily'nin yeni kocası, 2 üvey oğlu, yardımcıları, doktorları, okuttuğu öğrencisi... kim varsa sanki hepsi katil gibi geliyor. Bir taraftan da Poirot ile Hastings'in tatlı sert atısarak delil bulmalarını ve olayı incelemelerini okuyorsunuz.
Kitap Hastigs'in anlatımıyla yazılmış. Daha ilk kitabında Agatha Christie polisiyenin kraliçesi olacağını belli etmiş. Ben çok beğenerek okudum. Tavsiye ederim.
Tekrar tekrar okuyacağım asla sıkılmayacağım herkese önerebileceğim harika bir kitap. Kitaplığımın en değerli hazinesi diyebilirim. Herkes günün birinde muhakkak okumalı. Kitabın ismi çocuk kitabı gibi bir izlenim yaratsa da yahudi kamplarını, nazi yönetimini anlatan müthiş bir roman.
Kitaba başlayıp yarım bırakmıştım. Tekrar dönüp okumak istedim çünkü yazar çok övgü alıyordu. İkinci denemede bitirdim ama beklentimin altında kaldı.
İlk olayların giriş kısmında çok heyecanlandım büyük bir şey geliyor diye bekledim ama hevesim yarım kaldı. Bir de öyle diyaloglar var ki ‘kim diyor bunu?’ ‘bunu kim söyledi?’ derken bir durakladım. Sadece finalini merak ettiğim için devam gücünü kendimde buldum. Ama sonu da yani ne desem sanki çok yavan kaldı.
Yazarın diğer kitaplarına şans verme konusunda kararsızım. Bu tarz kurguları sevdiğim için okuma olasılığım yüksek tabi.
Lisede Hakkarili arkadaşım bahtiyar hediye etmişti "Bahtiyar sizi çok severdi" :) kitap kısa kısa ilginç bilgiler vermekte her elime aldığımda farklı bir sayfasını okurdum sonunda okuma sırası ona geldi aslında doğru bildiğimiz birçok yanlış bilginin doğru olanını yazıyor içinde şaşırtıcı bilgiler mevcut tavsiye ederim iyi okumalar
Kitap Nazi vahşetini gözler önüne seriyor. Kitapta son bölümde açıkca belirtilmeyen var. Burada Nazi Almanyası toplanma kamplarında Yahudileri , eş cinselleri aynı zamanda çingeneleri toplayarak ocaklarda yakıyorlar. Ölen kişilerden kalan tozları ise göllere atıyorlar. Kitapta sıcak bir odaya girdiklerini ve daha sonrasında Bruno'dan haber alınamadığını söylüyor. Aslında burada yakılarak ölüyorlar. Aynı zamanda kitabın filmi var. Kitabı bitirdiğim zamanda gerçekten bunlar yaşandı mı diye düşündüm. Kesinlikle okunması gereken bir kitap.
Akıcı ve sürükleyiciydi ilk kitapta olduğu gibi. İlk kitaptaki karakterler yine vardı bu kitapta da. Merak ve tempo hiç düşmedi ve sonu da okuduğum en iyi polisiye sonlarından biriydi diyebilirim. İlk kitabı okuyup sevdiyseniz ve ikinci kitabı da alsam mı diye düşünüyorsanız kesinlikle alın diyorum.
Kitap daha önce okumuş olduğum Steinbeck romanlarına benzer bir şekilde ilerledi. Ben zaten Steinbeck'in dilini çok beğenerek ve severek okuyorum kitaplarını. Kitap gayet güzeldi ve kitap okumak isteyen ama kafasını da fazla yormak istemeyen okuyuculara tavsiye ediyorum. Çok ağır bir edebi dili yoktu kitabın ama genel perspektiften bakılırsa gayet iyiydi. Sekiz puan verdim ki Steinbeck'e daha düşük puan vermem zaten.
Bitmesi Gereken Bir Hikaye
Açıkçası arka kapağı okuduğumda, bunca zamandır seride yan karakterliğe bile oynamayan Francesca'nın sesini sonunda duyacağımı düşünerek sevinmiştim.Ancak görüyorum ki bu hikaye diğer kitapların aksine bir Bridgerton'ın degil, Bir Sterling'in, Micheal'ın öyküsüymüş.
Hayatının Aşkıyla tanışmasıyla kaybedişinin bir oluşu.Yanlış zamanda doğru insanı bulmak(!).Onca zaman kendi içinde yaşadığı çekişmeler, duyduğu vicdan azabı...Her şey çok gerçekçi ve yerindeydi.Bu sebeple belki, sonlara dogru bu ilişkinin kabul görmesi icin sürekli John'ın öne sürülmesi, o da böyle isterdi düşüncelerini çok sığ, yapmacık buldum.Hiç gerek yoktu.Micheal ne kadar dolu,gerekçeleri olan bir karakterse Francesca'yı o kadar 2 boyutlu buldum.Nefret ettim.
Seride Bridgertonların bahtının güzelligi her kitapta beni şaşırtır, bu kadar da olmaz dedirtirdi.Evet, Francesca annesi kadar olmasa da bahtsız bir kayıp yaşıyor ama her şeye rağmen olgunlaşmadığı çok açık.Tüm belirsizlikleri, çocuk çocuk tavırları gercekten rahatsız edici.Michael onu ruhuyla sevse de Francesca'dan hiç emin olamıyorsunuz.Yazar bir şekilde ikisinin mutlu sonunu hazırlasa da bazı hikayelerin bitmesi gerektiğine inanıyorum.Olmaması yaşanmasından daha hayırlıdır.Bu yüzden pek sevemedim kitabı.
Sonunda beni şaşırmayı başaran bir kitaptı.Seri okudum bence okunmaya değer bir kitap...
Polisiye kitaplarini severim ama hepsi güzel bir seyirde ilerlemez ve sonuna kadar acaba mı dedirtmez John verdon kitaplari öyledir bu da benzer nitelikteydi bence
