Diktatör olmasa da ABD başkanı john F. Kennedy'nin durumu da Mussolini'den farklı görünmüyor; ikisinde de çok fakir bir
seksüel yetenek ve kadınlarla münasebette saldırgan cinsellik gözlenmişti. JFK'nin de çok yakınında bulunan, Frank Sinatra'nın oda hizmetçisi ve sırdaşı George Jacobs'un anlattığı bir hikayeye göre, Başkan'ın sevgilisi Marilyn Monroe Kennedy'nin yatakta işe yaramaz olduğunu hemen itiraf etmiş ve erken boşalma-
dan mustarip olduğunu söylemiş. "Yine de," diyor Jacobs, kitabı Mr S: The Last Word on Frank Sinatra'da, "Marilyn bunu bir artı
olarak, onu nasıl kontrol dışına çıkardığının kanıtı olarak almaya çalıştı. 'Tanrı aşkına, George, o bir ülkeyi yönetiyor. Duygusal
saçmalıklara vakti yok.' Oysa Frank duygusal saçmalıklar için vakit ayırırdı. 'O en iyisidir.' Marilyn sık sık çılgına dönüyordu. 'Hiç
kimse onunla kıyaslanamaz. Ve ben bunu biliyorum."'
1962 yılında Amerikan Kongresi'nin ilk kadın üyelerinden Clare Boothe Luce, Başkan John F. Kennedy'ye bir tavsiyede bulundu. Ona, "Büyük bir insan tek bir cümledir" dedi. Abraham Lincoln'un cümlesi şöyleydi: "Birliği korudu, köleleri azat etti." Franklin Roosevelt'in ki şöyleydi: "Bizi büyük bir krizden çıkardı ve dünya harbini kazanmamızı sağladı." Luce, farklı öncelikler arasında dağılan ilgisi nedeniyle Kennedy'nin cümlesinin karmaşık, çorba gibi bir paragraf olmasından endişe ediyordu.
Yetişkinlikte büyük başarılar yaşamanın yanı sıra gençlik döneminde ebeveynlerini kaybeden veya mesafeli ebeveynlere sahip olan birçok lider, hastalıklardan dolayı derinden acı da çekmiştir. Çocukluğunda annesini kaybeden Abraham Lincoln, elden ayaktan düşüren depresyon atakları geçirirdi. Biyografi yazarlarının "asla seni seviyorum demezdi" ve "saçını okşamazdı" diye tasvir ettiği, soğuk, kendi işinde bir annesi ve zorba bir babası olduğu söylenen John F. Kennedy, adrenal bezlerin aşırı yüklendiği ve bu sebeple uygun steroid
hormonlarını üretemediği bir otoimmün hastalık olan Addison hastalığından muzdaripti. Bu adamlar karanlıkta ışık saçan, olağanüstü kişilerdi ve şahsi hastalıklarına rağmen bir ulusa liderlik ettikleri için onlara fazlasıyla hayranlık duymaktayız.
Bir ebeveyni kaybetmiş olmanın veya mesafeli ve sevecen olmayan bir anne veya babaya sahip olmanın acısı, bir ulusa liderlik etmek için gereken ekstra zihinsel kasları ve gücü sağlıyorsa, bunun değecek bir bedel olduğunu iddia edenler olabilir. Ancak, erken dönem güçlüklerin bizi engelleme olasılığı çok daha yüksektir. Gladwell' in bulduğu gibi, ebeveynlerinden birini erken yaşta kaybeden on kişiden dokuzu "yaşadıkları yüzünden darmadağın olmaktadır." Toksik stres ve olumsuz deneyimler yaşayan çoğu çocuk yardım almadan iyileşmemektedir.