Siyonist rejimin işgali kaç neslin hayatına, ümitlerine, hayallerine mal oldu ve kim bilir daha kaç neslin hayatına, ümitlerine, hayallerine mal olacak? Anavatanlarında yaşayan “şanslı” Filistinliler, sürekli işgal devletinin ve gözü dönmüş yerleşimcilerin saldırılarına, gasplarına, ev yıkımlarına, gözaltılarına, işkencelerine, toplu cezalandırmalarına, suikastlarına, ambargolarına, barikatlarına, kontrol noktalarına, “utanç duvarları”na, kara propagandalarına, aşağılamanın ve “efendilik taslama”nın binbir türlüsüne muhatap olurken; mülteci ve yerinden edilmiş Filistinlilerin payına vatan hasreti, parçalanmış ve dağılmış aileler, sürgün, yersiz yurtsuzluk ve geri dönüş umudu kaldı.
Aşkı kaç yerinden tutarsan, o kadar yerinden bırakırmışsın hayatı. Kaç yerden kalkarsan o kadar yerden düşermişsin. Kaç yaranı iyileştirirsen o kadar yerinden, tek bir kurşunla yaralarmış seni aşk...
Gülden ağladı. Besim yerinden kalkıp Gülden'in yanına oturdu ve hıçkırıklarının arasında kim bilir kaç kez, sanki sadece ona ait bir dinin en büyük duasını tekrarlar gibi"sana inandım, sana inandım, sana inandım" diye inledi.
Her yıl bir ay için oruç mimarı bize konuk gelir. Gelir gelmez de kollarını sıvar ve işe koyulur. Bir kahve içimlik bile beklemez, dinlenmez. Kutsallığın işçisidir o. İlkin vücut evini şöyle bir yoklar. Bir sarsar insanı. Öyle sarsar ki, bacalarda ne kadar birikmiş kurum varsa dökülür. Tabiat etkisiyle gevşemiş ve kopmaya yüz tutmuş sıvalar düşer. Yerinden oynamış kiremitler kayar. Organlar arasında, kasların eklem yerlerinde, hareketsizliğin ve ölümün sembolü olarak gerilmiş kaç örümcek ağı varsa yırtılır. Vücut konağı, böylece konuğun, büyük konuğun gelmiş olduğunu bilmiş olur.