Beni derinden etkileyen birçok roman oldu doğrusu, fakat hiçbirinde yazmak için bu kadar acele etme gayretinde bulunmamıştım, ta ki bu kitabı okuyana dek!
Kitabı ilk başlarda biraz durgun bulsam da sonlara doğru duygu seline kapıldığımı ( yer yer ağladığımı) siz okuyucu arkadaşlarıma itiraf etmeliyim. Çoğu kez bunalımın, öfkenin, acının kıyısında gezmekle Dostoyevski okumanın eşdeğer olduğu kanısına varabilenlerdenim. Yine de her defasında kendimi bu yazarın kitaplarına tutkuyla koşarken buluyorum.
Onunla beraber kâh üzülüyor kâh sitem ediyordum okurken. Birilerinin üzerinden kurnazca geçinenlerin oyununu öğrenip bozma gayretine giriyordum yazarla birlikte.
Güçsüz olanın hep yenildiği bu düzene isyan etmemek bu kitabı okurken mümkün gelmiyor adeta. Yoksulluğa ve yok sayılmasına rağmen bir kadının dimdik durmasına şahit oluyorsunuz satır aralarında…
İnsanların birbirini affetmesinin bu denli zor olduğunu, ölümün dahi katılaşan bir kalbi yumuşatamadığına yer yer okurken tanık oldum maalesef. Geç gelen pişmanlığın, affın hiçbir işe yaramadığını yazar tüm çıplaklıkla gözler önüne seriyor bu kitapta.
Son olarak; tutkuyla okuyunuz ve yaşayınız efendim…