Sevgili vatandaşlarım. Ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Yabancı devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer buna adalet diyorlarsa kahrolsun böyle adalet!
Üstünde "Daire-i Umur-1 Askeriye" yazılı ve bir zafer takı gibi süslü Harbiye Nezareti kapısından çıkan süngülü bir müfreze askerin ortasında, yüzü gözü solmuş, üstünde be yaz bir gömlek bulunan, takriben 35 yaşlarında, mağdur Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey görünmüştü. Yavaş yavaş yürü yor, şimdiki Rektörlüğün önündeki darağacına yaklaşıyordu. Oldukça metin ve sâkindi. Mukadderatına kendisini teslim etmiş gibi idi. Son sözünün olup olmadığı sorulunca, o halka hitap etmişti:
Sevgili vatandaşlarım, ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki ben masumum, son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun böyle adalet!
Bu ses sanki uzak dağlara gitmiş, çarpmış ve oradan aynen geri gelmiş gibi, halkın ağzında tekrar edilmişti: - Kahrolsun böyle adalet!
Kemal Bey sözüne devam ederek:
Benim sevgili kardeşlerim, asil Türk milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet, elbette onlara bakacaktır. Vatan uğrunda cephede ölen bir insan gibi şehit gidi- yorum. Allah vatan ve milletimize zeval vermesin... Âmin.
DP Dönemi Siyasetle İlişkisi
Demokrat Parti’nin 1950-1960 yıllarında iktidarda bulunduğu dönemde Serdengeçti dergisinin 11. sayıdan başlamak üzere 32. sayıya kadar toplam 22 sayısı çıkmıştır. Aşağıda da örnekleriyle incelendiği üzere bu sayılarda CHP’ye yönelik eleştirilere devam edilmekle birlikte, ilk dönem DP’ye karşı destekleyen ve
3 MAYIS'I ÜÇ İSİMDEN DİNLEMEK
Hakan Paksoy, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Prof. Dr. İskender Öksüz ve Sadi Somuncuoğlu
Hakan Paksoy (HP): Millî Düşünce Youtube kanalı izleyicilerini selamlıyorum.
Bugün önemli bir konuyu, Türk siyaset ve fikir hayatında ve devlet hayatında önemli olmakla birlikte çok da fazla üzerinde durulmayan bir olayı
düşün-sorgula-bil-anla
diğer yazılar : woto.com/mehdi
buraya çeşitli yerlere yazdığım yazıları kopyala-yapıştır olarak koyuyorum. mevzular değişiktir. fakat bütünlük içinde okunursa kasdedilen geniş çerçeveden daha net anlaşılır.
---
tüm müslümanların kuran-ı kerim etrafında İTTİHAD (birlik, birleşme) etmesi lazımdır. ittihada zarar
Görüldüğü üzere amaç suçlu cezalandırma görüntüsü altında devleti parçalamaktır. Çünkü Bekirağa
bölüğünde yatan tutukluların tümü devlet kademesinde kaymakam, müsteşar, Devlet şurası reisi, mutasarrıf
gibi görevler üstlenmiş kişilerdir. Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey de bunlardan biridir.
8 Nisan 1919 günü verilen idam kararı aynı gece padişaha yollanmış, şeyhülislam Mustafa Sabri
Efendinin de fetvasını alan padişah kararı vakit geçirmeden onaylamıştı. Sabit görülen suç üsten gelen bir
emri uygulamasıydı. Yozgat mutasarrıf vekili bulunduğu dönemde İstanbul’dan bir emir almıştı (1915).
Sancaktaki bütün Ermenilerin 24 saat içinde Suriye’ye nakil edilmeleri isteniyordu ve Mehmet Kemal Bey
emri yerine getirmişti.
10 Nisan 1919 günü saatler 17.00’i gösterirken Mehmet Kemal Bey Beyazıt Meydanına getirilmişti ve
sehpaya çıkmadan son kez halka seslenecekti:
“Sevgili vatandaşlarım; Ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma
inanıyorum. Sizlere yemin ederim ki, ben masumum. Sonsözüm budur, yarın da bu olacaktır. Ecnebi
devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun böyle adalet.”
İngiliz Yüksek Komiseri ise idamı Londra’ya şöyle bildirecekti:
“Eski Boğazlıyan Kaymakamı Kemal... Özel Harp Divanının kararıyla 10 Nisan günü idam edildi.
Kırım suçuna katılmaktan dolayı bir kimse, ilk kez layık olduğu cezaya çarptırılmıştır. Bundan sonra
hükümet, geniş ölçüde ve özellikle yüksek düzeydeki suçlular aleyhine aynı sertlikle hareket etme
cesaretini gösterip göstermeyeceğini bekleyip görmek gerekiyor