9. BÖLÜM SONSUZ SABIR Bir zamanlar cennet meyvesini işitmiş olan bir kadın vardı. Ona tamah etti. Adına Sabar diyeceğimiz bir dervişe sordu, “Bu meyveyi nasıl bulabilirim ki böylece mevcut bilgiye erebileyim? “Sana verebileceğim en iyi tavsiye benimle çalışman olur,” dedi derviş. “Fakat böyle yapmazsan, kararlı bir şekilde ve bazen yerinde
Bu güzel metaforların şifresini kendi başına çöz; derinlemesine düşün onlar hakkında. Bu yüzden hikayeler üzerinden konuşuyorum. Onlar üzerinden hiç kimse konuşmamıştı. Niçin ben bu küçük hikayeler üzerinden konuşuyorum? -sadece nasıl düşüneceğine dair sana birkaç ipucu vermek için. Bunlar bu hikayeler üzerine yapılan yorumlar değiller; ben bir
Reklam
Niçin kahve içeriz? Hiç düşündün mü, Nuri Usta? Tadı için, desen, değil. Tadı için kahve içeceğine limonata iç...Kokusu için mi? O da değil. Turunç şerbetinin yanında bu bulaşık suyunun kokusu nedir ki?.. Sinirleri tembih edermiş. Laf!.. Rakı ne güne duruyor?.. Hazımmış. Palavra... Yemeklerden sonra elma ye!.. Öyleyse niçin şu meredi içeriz?...alışkanlık denen nesneyi bilir misin, Nuri Usta? Bilir misin ki insanoğlunun hem en büyük kuvveti hem en büyük kepazeliği bu alışkanlık denen nesnedir!..
Kahverengi
Kahverengi... İsmi olmayan tek renk. Hepsinin birer adı var. Kırmızı, sarı, mavi... Ama o kahvenin rengi. Kahve mi renge ismini verdi, renk mi kahveye mis kokusunu... Tuvalde sarıya siyah düşerse doğan... Yani kahverengi gündüzle gecenin, güneşle ayın çocuğu. Ne sarı kadar kurak, ne de siyah kadar öfkeli. Kokusu vardır ya her rengin. Deniz kokar mesela mavi. Ya da yeni açan hanımelidir yeşil. Kadın kokusudur pembe. Zira şeytan kırmızıdır ve kadın masum görünmek adına ;bazen beyaz ekler kırmızısına. Ama kahverengi çiğ kahve kokusudur. Bayramlar taze kahve, kahverengi bayram sabahı kokar. Tanrı'nın ruhunu üfleyerek seni yarattığı çamurdur. Onunla yoğurur hayatta son nefesini verene kadar. İşte gelince bir gün o vakit, yine seni bağrında kahverengi saklar.
Sayfa 36 - Kahverengi/Eray Yasin Işık
Kızılderililerin arasında yaşayabilirdim ya da Budist rahiplerinin, çöl Araplarının arasında da yaşayabilirdim ya da alkolik Finlilerin, Sibirya’da tundra bölgesinde, en yakın komşunun yüz yetmiş kilometre uzağında yaşayabilirdim ya da bir Afgan çadırında, Fas’ta beyaz badanalı bir eve sapsarı bir sokağın köşesinde kırk yıl durup bakabilirdim ya
Sayfa 174 - İletişimKitabı okudu
Sanırım aşktan tek anlayanlar şairler ve onların yazdıklarını da zaten kimse anlamıyor. Gerçi uyanıp kahve kokusu aldıkları ender zamanlar hariç içlerinden çoğunun da kendi yazdıklarını anladıklarını sanmıyorum.
Reklam
635 öğeden 621 ile 630 arasındakiler gösteriliyor.