Kediler/Salah Birsel
14 kitaptan oluşan 1001 Gece denemelerinin on birinci kitabı Kediler'i az önce bitirdim.Hemşehrimiz olan Birsel'le kahve tadında ordan oraya geçiyor, söyleşi başladığı yerde değil, başlamadığı yerde bitiyor.
Muazzam Türkçesi, eşsiz gözlem yeteneğiyle renkli anılarına yansıyan yazılarıyla okuduğum, dinlendiğim diyar diyar gezdiğim bir kitap oldu, sevdim ben.
Ben neden Salah Birsel'im yazısında;
"Şu gizli kalmasın ki,benim hemen hemen bütün yazılarımda bir uyarı, bir dürtü vardır.Denemelerimde boyuna insan sevgisinden, doğa sevgisinden,sanat sevgisinden, kitap sevgisinden açışım insanları güzel ve iyi olan şeylere çekmek içindir.Zorbaları da yorulmadan yerden yere çalmanın nedeni de bu düşünceden kaynaklanır.Özgürlük olmayan yerde güzel adına hiçbir şeyin de bulunamıyacağı anlamına gelir bu bir de.Şuna inanıyorum ki, toplumun mutluluğu, insanoğlu yüreğinin arınmasıyla gerçekleşebilir.İnsanların içine tek tek iyilik paraşütleri indirmeden toplumun kendine gelebileceğine hiç inanmamışımdır".
Ne hoş bir ifade...
KedilerSalâh Birsel · Sel Yayıncılık · 201956 okunma
Kimi kahvelerde konuşmalarla vakit öldürülmez, kitap okunur. Çokluk da müşterilerden biri okur, ötekiler dinler. Kahveci kitap okuyan müşteriden kahve parası almaz.
Bizde şiirleri, hikayeleri eleştirenler var, çok var, eleştirmen dersen yoktur.
Nasıl olsun ki, bu baylar eleştirmenliğe derin bir bilgiden, üstün eserleri incelemekten geleceklerine, kahve tartışmalarından, kovboy filmi seyrinden geçmişlerdir.
Kitabın ilk sayfalarını okurken eğlenceli bir kitap okuyacağım kanısı oluştu fakat hemen akabinde işin hiç de öyle olmadığını gördüm. #papirüskitapkulübü ile birlikte okuduğum bir eser. Kahve isimleri, tarihler, kişi adları içinde boğulurken sürekli şunu sorguladım; "Bu kitabı kim hangi amaçla seçti de önerdi? Bu kitabı öneren kişi acaba bu
Kimi kahvelerde de bu gibi konuşmalarla vakit öldürülmez kitap okunur. Çokluk da müşterilerden biri okur, ötekileri dinler. Kahveci kitap okuyan müşteriden de kahve parası almaz.
Uzunkahve daha sonraları Okçularbaşı Kahvesi diye de anılmaya başlar. En sonda Sarafim Efendi Kıraathanesi adını alır. Artık burada kitaplar da satılmakta ve kahveye gelen müşteriler masaların üstünde son çıkan kitapları bulabilmektedir. Sarafim Kıraathanesi yalnız İstanbul'la değil, taşrayla da ilişki kurmuştur. Taşradan mektupla istenen kitaplar hemen postalanıp gönderilir. Herhangi bir konu üzerinde bir bilgi soranların mektupları da karşılıksız bırakılmaz. Kitap raflarının düzeni Arakel, Karabet, Ohannes ve Gaspar kitaplıklarında bile yoktur. Kahveye sarhoş gelmek, orada yüksek sesle konuşmak, masaya çat çat vurarak "Bana bir kahve!" diye bağırmak, yan oturmak, kavuğunu pencere kenarına dayayıp hacaklar çekik mızganmak. . . bu gibi şeyler görülmez burda. Coşkulu azanlar da susmasını bilir. Bu yüzden şiir okumaktan doğan patırtı ve şamataya da rastlanmaz.
Edirnekapı içindeki kahvelerin ünlüsü Savaklarçeşmesi karşısındaki yolun sol köşesini tutan Terazicibaşı Kahvesi'dir. Türk kahve mimarlığı üslubunun en güzel örneklerinden birini oluşturan bu kahve III. Mustafa (padişahlığı 1757- 1774) zamanında yapılmıştır.
Kadıköy Vapur iskelesi'nin karşısındaki Acem' in Kahvesi de Ahmet Haşim'in kahvesidir. Haşim burada yazar olmayan kişilerle çene yarıştırarak çay, kahve ve nargile içmeyi çok sever. Kahvede rastladığı bu yabancı kişilerle kimi zaman tavla attığı bile olur. Abdülhak Şinasi Hisar bu mahalle kahvesi dostlarının Haşim'e çok gerekli olduğunu yazar. Haşim'in bu arkadaşları, onun şiirinin musikisini duymaz ve anlamazlar ama, düzyazısını beğenirler. Hele Haşim'in tuhaflıklarına, birden köpürüp kızmasına, şunu bunu çekiştirmesine bayılırlar. Haşim, her ozan gibi kahveleri çok sever.