ELEŞTİRMEN - Siz gençler hep böylesiniz: Bir
kahve belliyorsunuz, burnunuzu ordan dışarı çıkarmıyorsunuz.
ROMANCI - Ne yapalım, şimdiki zaman öyle
buyuruyor. Gerçeğini ararsanız, bizim tramvaya binmemiz bile bir lükstür.
Kimi kahvelerde konuşmalarla vakit öldürülmez, kitap okunur. Çokluk da müşterilerden biri okur, ötekiler dinler. Kahveci kitap okuyan müşteriden kahve parası almaz.
Bizde şiirleri, hikayeleri eleştirenler var, çok var, eleştirmen dersen yoktur.
Nasıl olsun ki, bu baylar eleştirmenliğe derin bir bilgiden, üstün eserleri incelemekten geleceklerine, kahve tartışmalarından, kovboy filmi seyrinden geçmişlerdir.
Kimi kahvelerde de bu gibi konuşmalarla vakit öldürülmez kitap okunur. Çokluk da müşterilerden biri okur, ötekileri dinler. Kahveci kitap okuyan müşteriden de kahve parası almaz.
Uzunkahve daha sonraları Okçularbaşı Kahvesi diye de anılmaya başlar. En sonda Sarafim Efendi Kıraathanesi adını alır. Artık burada kitaplar da satılmakta ve kahveye gelen müşteriler masaların üstünde son çıkan kitapları bulabilmektedir. Sarafim Kıraathanesi yalnız İstanbul'la değil, taşrayla da ilişki kurmuştur. Taşradan mektupla istenen kitaplar hemen postalanıp gönderilir. Herhangi bir konu üzerinde bir bilgi soranların mektupları da karşılıksız bırakılmaz. Kitap raflarının düzeni Arakel, Karabet, Ohannes ve Gaspar kitaplıklarında bile yoktur. Kahveye sarhoş gelmek, orada yüksek sesle konuşmak, masaya çat çat vurarak "Bana bir kahve!" diye bağırmak, yan oturmak, kavuğunu pencere kenarına dayayıp hacaklar çekik mızganmak. . . bu gibi şeyler görülmez burda. Coşkulu azanlar da susmasını bilir. Bu yüzden şiir okumaktan doğan patırtı ve şamataya da rastlanmaz.