Canım nazenin, Nigar Hanım ile karşılaşma umudunu yazarak bitiriyor Nun Masalları’nı.. bilmem kaçıncı kez çevirdim bu kitabı. İçim buruk yine. Çünkü biliyorum kavuşmayı istemek nedir, kavuşmak nedir, güzelliğe tanık olmak nedir? Nar Ağacı ile geçirdiğim gecenin gündüzünde su ve ışıktan yaratılmış olduğuna tanık oldum
Nazan Bekiroğlu nun, tam da ufuk çizgisinin üzerinde iken ikimiz. Şimdi daha iyi anlıyorum odana ayak bastığımda gösterdiğin özenin neden öyle güzel olduğunu. Bir tek sana anlatabilirdim ve dahası bir tek sen anlayabilirdin. Ve sen lütfettin. Nigar Hanım’dan dilediğin gibi.. iyi ki lütfettin.
Benim ışığım, ne kadar güzelsin.
Başkalarının baktığı yerden baktığında başka bir hayat göreceğini bilirdin; eyvallah. Misal, dindarsan, hayatı sevap ve günahtan ibaret görürdün, obursan makarnadan, mantıdan, etli ekmekten. Ölsen başka bir şey göremezdin. İnsan olarak; hayatın boyunca sana 'DOĞRU' diye kaktırılan şeylerden ibarettin. Bu nedenle deliliğin de delilik olabileceğine pek inanasın gelmezdi. Normalin altı delilikti tıbba göre. Peki normalin üstü? O da delilikti tabii.
İşte bak, normalin üstünde saltanat sürecek adam, kendinden altta oldukları için deli deyip normallerle dalgasını geçecek, ama çoğunluk onu anormal göreceği için onun adı deliye çıkacaktı. Demek ki insan, çoğunluktan ibaretti.