Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Büyük, küçüğe şöyle der: -Sen doğduğunda, doktor zamanında yetişemedi, seni annemizin karnından ben çıkardım. Mutfak kan içinde kalmıştı, senin ciyaklamalarınla dolmuştu. Seni nasıl susturacağımı bilemedim, em diye parmağımı ağzına koydum. Bir süre sonra uykuya daldın ama öylece kalakaldın, ufacıktın, göğsün de kıpırdamıyordu. Öldün sandım, pis parmağımla veya her nasılsa seni zehirledim sandım. Öyle korktum ki.. Sana öyle çok bağırdım ki, uyandığında halâ bağırıyordum. Dünyanın korkunç bir yer olduğunu düşünmüş olmalısın. Haftalarca, aylarca uyuyamadım. -Bana neden bunu anlatıyorsun? -Ölümden korkmadığımı bil diye, herşey bir gün sona erecek mi diye yaşamıyorum. Öyle anlar vardır ki tek yapman gereken radikal bir adım atmak, olağanüstü bir fedakarlıkta bulunmaktır, bunu kabul edebilirim. Ancak senin bu kuyu gibi bir çölde büyüdüğünü görmeye dayanamam. Sırf medeniyetin kayıtsızlığı yüzünden huzur bulmadan ölünecek bir yerde, tarlaları hiç yeşertmeyecek bir çiçek gibi içinde çürünecek bir mezarlık. Senin öleceğini düşünmek dünyayı ufacık yapıyor..
Gerçek mi diyemeden kalakaldın mı?..
Reklam
Sınandın mı en sevdiğinle? İçin yana yana hiç ayrıldın mı? Bi kelime etmeden, göz göze gelmeden Gerçek mi diyemeden? kalakaldın mı?
Her ne kadar saçma olsada, bu şarkı sosyal medyadan sevgili olup ayrılanlara gelsin Sınandın mı en sevdiğinle? İçin yana yana hiç ayrıldın mı? Bi kelime etmeden, göz göze gelmeden Gerçek mi diyemeden? kalakaldın mı? youtu.be/12XnHBwGsgY
Aklına başkasıyla ilgili en küçük herhangi bir düşünce gelmemişken kendinle ilgili umutsuzluğa kapıldın mı hiç? Umutsuzlukla kendini yere atıp bütün dünya mahkemelerinin ötesinde öylece kalakaldın mı?
Sayfa 280Kitabı okudu
"sana hiç telaş bırakmadılar ele verilmiş keder gibi kalakaldın yoksa sıfırdan mı başladın hatırını kıranların hatırını saymaya"
Reklam
Sınandın mı en sevdiğinle? İçin yana yana hiç ayrıldın mı? Bi kelime etmeden, göz göze gelmeden Gerçek mi diyemeden? kalakaldın mı? 🎶🎧
Yaralı bir hayvan gibi saklanmak için kendime kuytular arayıp dururken acı gerçeği kabullenmek zorunda kaldım: Kayboldum. Kaybolmak ansızın başımıza gelen felaketlerden değil; bir zaman dilimine yayılarak, yavaş yavaş insana sezdirmeden gerçekleşiyor. Ancak son evrede kendini belli eden sinsi hastalıklar gibi iş işten geçtiği vakit anlıyorsun
En son ne zaman hayal kurdun? Ne zaman ölümsüz hissettin kendini en son? Benim yaşamam gereken hayat buymuş be dedin? Hep başkalarının hayatlarını izlemekle geçmiyor mu günlerin? Ya hayallerimi yaşıyorlar resmen demiyor musun hep? Peki ne duruyorsun? Sonsuza kadar yaşayacağını mı zannediyorsun? Ya da 80 yaşında falan öleceğini mi? Bugün evden yirmi dakika daha geç çıksan bir kaza geçirecektin belki. Belki bir yıl sonra o çok sevdiğin şeyi yapamayacak duruma geleceksin. O zaman keşke daha önce yapsaydım demek hoşuna gider miydi? Evet belki 80 yaşına kadar yaşayacaksın ama hayalin çoktan öldü bile. Ve sen hayalini ertelemenin pişmanlığıyla kalakaldın. Neyden korkuyorsun? Sahi nedir seni geri iten? Ölüm korkusu? Ailen? Kötü bir şey yaşamaktan korkman? E hayat bu, elbet kötü bir şeyler yaşayacaksın. Onlar olmasa iyi günlerin ne önemi kalır. Kötü bir şey yaşadım diye sere serpe yere yatıp ölmeyi beklemeyeceksin herhalde. Ne yaşarsan yaşa kalkıp baştan başlayacaksın. Belki sevdiklerini yitireceksin. Belki şu ankinden bambaşka bir hayatın olacak. Ama nerden biliyorsun daha mutlu olmayacağını. İlla yeni insanlarla tanışman gerekmez. Kendi kendine yaşaman gerekiyordur belki senin. Yapmaktan hoşlandığın şeylere odaklanman, azimle çalışman, hayalinin peşinden gitmen. Hayatta her şey bir tercih. Unutma o kararı sen verdin. Bu yaşamı sen seçtin. Eğer dağılırsan tek tek toparlanacak olan da sensin. Bu senin hayatın. Sen hayatın ta kendisisin.
50 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.