Yeni bir başöğretmen atanmış: Zehra. Amanın Allah, sormayın gitsin meziyetlerini. Disiplin, azim, çalışkanlık, özveri, doğruluk, temizlik, fedakarlık... Tüm bu kelimeler sanki Zehra’da kendini buluyor da eksikliğini gidermiş oluyor sanki. Kendine belirlediği ufuk üzerine tutturduğu yolda müstakil bir çizgide ilerliyor hatta öyle ki okulunu dahi bölge halkı “Zehra Abla Mektebi” diye anıyor.
Kitabın ilk kısmında yazar hemen hemen bu minval üzere bahsettiriyor öğretmen hanımdan. Tam bir roman kahramanı ve kamil insan heykeli... Elbette ki bir ‘ama’sı var her şeyde olduğu gibi: acımak duygusu. Hemen herbir tavize kapılarını kapatan başöğretmen kendi doğrularından bir an olsun sapmadan ilerliyor hayat yolunda.
Acımak duygusunun katili olarak babasını - ki baba demeye dahi dili varmıyor- mesul tutuyor. Günlerden bir gün gelen haberde babası - Mürşit Efendi’nin ölüm döşeğinde olduğu, onu sayıkladığı haberini alıyor ve olaylar gelişiveriyor.
Reşat Nuri’nin ince ince, ilmek ilmek işlediği bu kurmaca dünyada gerçekleşen maskeli balo izlencesine gelin siz de bir göz atın.
Önyargılar gerçekten de atom parçalamaktan zor mudur dersiniz?
Sevgili Tasavvuf Okurları;
Psikoloji'nin ilgi çekici derinliklerini mutasavvıfların 'ben'likten kopma serüveninde tefekkür etmeyi dilerseniz, içeriğiyle, bakış açısının sadeliğiyle ve ilmi donanımıyla ruhunuza iyi gelecek bu eseri kütüphanenize kazandırın derim.
Kemâl Sayar imzası taşısa da, pek çok müellifin katılımıyla gerçekleştirilmiş
Ömer Hayyam adına güzel bir inceleme olması dileği ile...
Ilk önce kısa bir hayatı:
Asıl adı Giyaseddin Ebu'l Feth Bin İbrahim El Hayyam' dır. 18 Mayıs 1048'de İranin Nişabur kentinde doğan Ömer Hayyam bir çadırcının oğludur. Tıp, fizik, astronomi, cebir, geometri ve yüksek matematik alanlarında önemli çalışmalar yapmıştır. O herkesten farklı
Evlilik görüşmelerinde düşülen en büyük yanılgı, ben onu değiştiririm, evlenince düzelir.
Sen mürşit-i kâmil değilsin, evlilik de rehabilite merkezi değil. Hayatın tamamen değişmiş de olmayacak, sadece bir kişinin sorumluluğu eklenerek eski yaşamını sürdüreceksin
Olmuşunu seç, oldurma
Gülşenabad bütünüyle tasavvuf hikayesi olduğu kadar bütünüyle bir öğreti hikayesi aynı zamanda.
Hikayenin geçtiği mekan bir tasavvuf meclisidir. Bu meclisin şeyhi "gül" ve onun müritleri olan çiçekler zikir ve sema için toplanmışlardır. Tasavvufun en temel öğelerini, mürşit, salik, zikir, sema, meclis ve mekânı öğretir.
Giriş bölümündeki
Dört Kapı Kırk Makam öğretisi özünde; kişinin derece derece ahlaklanarak, iç temizliğine kavuşması, yükselip yücelmesi ve olgunluğa ulaşıp kamil bir insan olarak topluma hizmeti amaçlayan bir inanç/düşüncedir.
Dört kapının dördünün’de kendine özgü kuralları bulunmakta. Dört kapının’da kaynağı birdir; dört kapı dört Alem’e denk düşer. Kırk makamın
1. Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet Tanrı dendimi, öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sende çoğunlukla korku ve utanç içindesin. Eğer, Tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.
2. Hak yolunda
Bu kitabın Iyi anlaşılması için yazarıyla yapılan röportaj ı incelemeye koymayı uygun gördüm Herkese iyi okumalar..
Yazar – Şair Nesimi Aday’ın Dersim Gazetesi’nde Yazar Faik Bulut ile yaptığı ‘Horasan’dan nasıl geldik?’ kitabına ilişkin yaptığı röportajın tamamını olduğu gibi yayınlıyoruz.
Türkiye’deki Alevilerin çoğu ve Dersimlilerin