Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği, 1968 Prag Baharı ve ardından SSCB’nin işgali çevresinde Tomas, Tereza, Sabina ve Franz’ın yaşamlarını konu edinir. Prag Baharı ve ardından yaşananların kitabın ana karakterlerinin yaşamlarını nasıl değiştirdiğini tartışmaya açar Kundera. 1968’de, Prag Baharı olarak da adlandırılan Çekoslavakya’daki demokratikleşme hareketi, SSCB ve Varşova Paktı tarafından bir karşı devrim olarak görülmüş ve süreç 20 Ağustos 1968’de ülkenin işgal edilmesiyle sonlanmıştı. Bu işgal sonunda yaklaşık üç yüz bin kişi Batı ülkelerine iltica etmek zorunda kalmış; ülkelerinde kalan aydınlar, sanatçılar, kanaat önderleri ya nedamet getirmeye zorlanmış ya da işlerinden edilmişlerdi. Roman da, bu olaylarla alt üst olmuş yaşamlara odaklanır. Bunu yaparken de insanın karşısına çıkan durumlarda ahlaki olarak neyi tercih etmesi gerektiğini sorgulamaya çalışır Kundera. Kişi aşkta, siyasette, felsefede ya da günlük yaşamda neyi tercih edecektir: Ağırlığı mı hafifliği mi? İhaneti mi bağlılığı mı? Giydirilmeye çalışılan deli gömleğini mi kendi benliğini mi? Tüm roman yapılan tercihlerin, atılan adımların, vazgeçişlerin, tutunmaların dökümüne ayrılır.
Sonuç olarak Milan Kundera’nın Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’nde, okurunu seçimler, sorumluluk, ikilemler gibi konularda sürekli bir şekilde sınava girmeye zorladığını söyleyebiliriz. Bunu yaparken kendine dair değerlendirmeleri de aynı ikilemlere, kararsızlıklara sürüklemeyi başarıyor. Sırf bu yüzden bile Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği 20. yüzyılın en tartışmalı romanlarından biri olarak adlandırılmayı ve okunmayı hak ediyor.
İyi Okumalar