Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İMAM ŞAFİİ'NİN MEŞHUR ŞİİRİ ⊱ ───── ❀ ❀ ❀ ───── ⊰ دَعِ الْأَيَّامَ تَفْعَلُ مَا تَشَاءُ Bırak zaman ne dilerse onu yapsın دَعِ الْأَيَّامَ تَفْعَلُ مَا تَشَاءُ
"Sağlık ve huzur en büyük armağan, bağlılık ve sevgi en iyi ilişki, kanaatkârlık ve vefa en büyük servettir, neşeli ve keyifli çok güzel bir gün geçirmeniz dileğiyle, gününüz aydın, gönlünüz aydın olsuunn." 🧡☕🏵️🦋🐬🐞🐦🍀🐇🐢
Reklam
"Kanaatkarlık, tükenmeyen bir hazinedir." (Hz. Ali ra.)
Dost istersen “Allah (c.c.)” yeter. Yârân istersen “Kur’ân-ı Kerîm” yeter. Mal istersen “Kanaatkârlık” yeter. Düşman istersen “Nefis” yeter. Nasihat istersen “Ölüm” yeter.
Bil ki, kanaatkarlık en büyük zenginliktir.
Ali Haydar Zuğurlu
Ali Haydar Zuğurlu
Kanaatkârlık, gönül zenginliğidir; dolayısıyla malın, servetin çok veya az olmasına bağlı değildir.
Hz. Fatıma ve Hz. Ali İkliminde Aile Olmak
Hz. Fatıma ve Hz. Ali İkliminde Aile Olmak
Reklam
İMAM ŞAFİİ'NİN MEŞHUR ŞİİRİ ⊱ ───── ❀ ❀ ❀ ───── ⊰ دَعِ الْأَيَّامَ تَفْعَلُ مَا تَشَاءُ Bırak zaman ne dilerse onu yapsın ━━━━━ ⸙ ━━━━━━ ⸙ ━━━━━
Sokrates
*** "Kanaatkârlık, doğal zenginlik; lüks ise yapay yoksulluktur."
Minâreden Okunan Şiir Nabi’nin nağmeleri Peygamberimizin emriyle, Medine semalarında yankılandı. Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbub-ı Hüdâdır bu Nazargâh-ı ilâhidir Makâm-ı Mustafâdır bu Murâat-ı edeb şartıyla gir Nâbî bu dergâha Metâf-ı kudsiyândır büsegâh-ı enbiyâdır bu. Büyük çoğunluğu yüksek rütbeli Osmanlı devlet adamla­rından meydana gelen
Kanaatkarlık en büyük zenginliktir.
Reklam
çok iyi şartlar altında çok niteliksiz öğretmenler yetişiyor, ben bunları evire çevire dövmek istiyorum. tabii sadece öğretmenleri değil, öğrencileri de iyice bir pataklamak da istiyorum. böyle yerde iyi bir yuvarlanacaklar ama. dünyanın en mutlu çocuklarının sırrını düşünüyordum, bir ihtimali buldum. tavizsizlik. öyle net duruşlarla karşı karşıyalar ki, o belirsizlikten uzak olmaları zaten onları mutlu ediyor. kanaatkarlık böyle yerleşmiş çocuklara, mutluluğun anahtarını çevirmişler resmen. bizde ne oluyor? önce hayır diyoruz, sonra krize girene kadar ağlıyorlar evet diyoruz. yani çocuk mutsuz olmadan asla hiçbir şeyi elde edemeyeceğini de zihnine işliyoruz. sonra da tabii bir şeyi elde etmek için iradesiz bir hayvan olduğunu da hissettiriyoruz. bu sırada bizi kukla gibi oynattıklarını düşünüyoruz. eh biz de az oynamıyoruz, baya mala çeviriyoruz. iradesini mahvediyoruz, kendi başına karar almasını imkansızlaştırıyoruz. saygı göstermeyi asla bilmiyoruz, tabii saygı görmeyen çocuklar da saygı gösteremiyor. zaten öyle zor ki burada suçlu bulamıyorum. ama hepsinden rahatsız oluyorum. başlangıç düzeyinde türkçe kullanmak beni çok mutlu etti. bu kadar.
Bize ne lâzım? Bilgi, ahlâk, adalet, şefkat, mertlik, duyarlılık, paylaşma, dürüstlük, fedakârlık, çalışkanlık, kanaatkârlık kısacası insanlık..! Bunlar oldukça varız, olmayınca noksanız!
Bırak, zaman ne dilerse onu yapsın
Şâir İmâm Şafiî derki; دَعِ الْأَيَّامَ تَفْعَلُ مَا تَشَاءُ وَطِبْ نَفْساً إِذَا حَكَمَ الْقَضَاءُ Bırak, zaman ne dilerse onu yapsın Kaderin hükmüne karşı gönlün rahat olsun وَلَا تَجْزَعْ لِحَادِثَةِ اللَّيَالِي
Kanaatkarlık
"Bir tas çorba ile karnı doyabilen insana kimsenin gücü yetmez." (Mehmet Durmaz)
"ÇOCUKLAR: "MÜŞTERİLİK ÖĞRENCİSİ!.."
- "Reklâmcılık yüzyılın son çeyreğinden itibaren, giderek daha da oburlaşan bir iştahla çocuklara yöneliyor ve çocukluğu muhasara altına alıyor. Bazı araştırmalar üç yaşında bir ABD’li çocuğun ortalama 100 markanın logosunu tanıdığını gösteriyor. Elektronik medyanın yaygınlık kazanmasıyla reklâmcılar anne babayı bir kenara iterek, kolaylıkla etki altına alabilecekleri çocuklara doğrudan konuşmaya başladılar. Televizyonun girdiği her ev artık fethedilmiş bir toprak parçası gibiydi, reklâmcılar "vaad edilmiş topraklar"ı olan çocukluğa kolayca erişebiliyorlardı. Göz telkine yatkındır, görülen şey daha kolaylıkla arzu edilir. Çocuklar için istenmesi elzem şeyler bir resmi geçit hâlinde gün boyu televizyon ekranından akar gider. Şirketler artık çocuklara yeni bir rol biçmişlerdir, onlar "müşterilik öğrencisi"dirler; arzu etmeyi, ihtiyaç hissetmeyi, sâhip olmayı, sâhip olmakla geçici de olsa bir mutluluk ve tatmin bulmayı öğrenmelidirler. Bu süreç ancak manevî değerlerin tersyüz edilmesiyle işler: Kanaatkârlık, özdenetim, tasarruf ve sebatkârlık gibi geçmiş değerlerin içi boşaltılır ve çocuk, David Riesman’ın deyişiyle, "Pepsi-Kola ile Koka-Kola arasındaki farkı bilmek üzere eğitilir". Anne ve baba, reklâmcılık endüstrisi tarafından bir kenara itilir, onların görevi çocuğun talep ettiği ürünlerin parasal kaynağını sağlamaktan ibârettir..." [Kemal Sayar “Reklamlar, Çocuklar ve Oyuncaklar” isimli denemesi]
138 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.