"... İşte sürgünler cehennemi olarak
Ün yapmış Sinop bu
Nelerin gelip
Deve kervanları misali
Nelerin göçtüğünü
Surlardan kalelerden
Ve genç pehlivanlar gibi
Dirice köprüye yatmış
Kemerlerden ibretle oku
Martılar
Çığlık çığlığa uçuşurken Karadeniz asırlarca
Ağır toplarıyla döğmüş döğrnüş kıyılarını..."
"Bu Bilecik var ya, toprağının her bir parçasını başka bir bölgeye bırakmış. Bir parçası Marmara'da, bir parçası İç Anadolu' da, bir parçası Karadeniz' de, bir parçası Ege' de. Dört bölgede birden toprağı olan tek şehir."
"... İşte sürgünler cehennemi olarak
Ün yapmış Sinop bu
Nelerin gelip
Deve kervanları misali
Nelerin göçtüğünü
Surlardan kalelerden
Ve genç pehlivanlar gibi
Dirice köprüye yatmış
Kemerlerden ibretle oku
Martılar
Çığlık çığlığa uçuşurken Karadeniz asırlarca
Ağır toplarıyla döğmüş döğmüş kıyılarını..."
ellerinle ellerimin yol ayrımına. bir daha hiç uğramadım. o çok masalı. çok sandalyeli. kaç kadınlı. kaç adamlı. çirkin şarkılarıyla. sen gidince yıkılması gerektiğini bilmeyen. şuursuz. yemek salonuna. söylemiş miydim. bir daha. hiç uğramadım.
biliyorum. makul bir tebessümle geleceksin ve biz bu koca şehrin en olmadık sokaklarından birinde karşılaşacağız.
senin bana gelmeyeceğin değil bende kalmayacağın gerçeğiymiş aslında dişime takılan. biliyorum. sen gelecek ve yine bana. çok yersiz. çok sebepsiz. öyle geçerken bir uğrar gibi. yemeği ocakta unuttum'luk telaş misali. bunu saymıyorum, yine beklerim'lik. ateş almaya değil ama; daha çok ateşe vermelik.