"Ne düşünüyorsun?" dedi. "Senin de terazin var, ha? Dirhemle ölçüyorsun demek? Bre ver kararını, terazileri de şeytan alsın!"
Çıkık kemikli, ızbandut haliyle tepemde duruyordu; onunda konuşmak için başımı kaldırmaktan yoruluyordum. Dante'yi kapadım.
"Otur," dedim. "Bir adaçayı içer misin?"
Oturdu; bohçasını dikkatle yandaki sandalyenin üstüne koydu. Alaylı,
"Adaçayı mı?" dedi. "Gel buraya, kahveci! Bir rom!"
Romu yudum yudum içti; tadını çıkarmak için uzun süre ağzında tutuyor, sonra ine ine ısıtsın diye yavaş yavaş yutuyordu. "Duyarlı ve meraklı bir adam!" diye düşündüm.
Bir gün Hz. Ali'nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe'den, bir Arap, devesiyle Şam'a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış:
- Ver o dişi deveyi bana! demiş. Tartışma büyümüş, Küfe'den gelen adam, "Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir" diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar. Konu Muaviye'ye yansımış.
Halk meydanda toplanmış... Muaviye, Küfe'den gelenle Şam'da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra, kararını açıklamış:
- Bu dişi deve Şamlınındır!
Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş:
- Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?
Cemaat hep birlikte bağırmış:
- Şamlınındır!
Küfeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalırken, Muaviye onu yanına çağırmış:
- Ey Küfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe'ye dönünce gördüklerini Ali'ye anlat ve de ki: "Ey Ali, Muaviye'nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!"
(Günümüz Türkiyesiyle ne kadar benzeşiyor)
Mucizeyi karşılamaya hazırdım.
Aldanmışım; çok uzun boylu, kuru, patlak gözlü, altmışbeşlik bir ihtiyar,
yüzünü cama yapıştırmış, bana bakıyordu.
Koltuğunun altında küçük, yassı bir bohça vardı.
En çok dikkatimi çeken şey, alaycı, üzgün, huzursuz ve
alev alev yanan gözleriydi. Bana öyle görünmüştü gözleri.
Bakışlarımız bir an
Bir yanda böyle bir eserin bitmesinin hüznü, diğer yanda ise 1700 sayfalık dev bir eseri bitirmenin huzuru ve mutluluğu var.
Hani bazı kitapları o kadar çok okumak istersiniz ama bit türlü başlayamazsınız. Buna ister korku deyin , ister çekingenlik deyin size kalmış.
Böyle bir etkinlik düzenleyip kıvılcımı ateşleyen Hakan hocama ayrıca teşekkür
Hakkında en çok iftira kampanyası başlatılan bir padişah…
Devrinin insanların anlayamamasının geçelim, vefatının yarım asır sonrasında azda olsa anlaşılmaya başlanan, şimdilerde ise tamamen anlaşılmaya çalışılan, suikasta, ihanete, iftiraya, istibdada sürüklenen zihni fikir çilesi ile dolu bir padişah…
Necip Fazıl’ın “Abdülhamid’i anlamak her
"İşte şu tepede araştırma yapmaya gidiyorum. Gelip
gelmeyeceğini şimdiden söyle. Eğer sapma ile
damga seni vazgeçirtecekse gerçek bir serüven adamı
değilsin demek. Haydi, kararını ver bakalım."
Nehrin altındaki yoldan beyaz bir bulut yükseliyordu.
Hesperus'tan Chico'ya giden posta arabası. Goodloe
arabayı durdurdu.
Suratını ekşiterek, "Ben dolandırılmaktan bıktım. H
dedi. "O kağıda ancak enayiler inanır. Sen oldum olası
enayinin biriydin zaten. Seni kaderine terk ediyorum.