seni doğurup bu dünyaya
büyütüp yeniden
eşşek sudan gelene kadar dövmek istiyorum
sesim sinirli mi geliyor_ çukur yankı yapıyor buket_
sakinim oysa
kafam karışık değil,
peh
_lütfen inan bana
kitaplarla, içinde olduğumuz günlük yaşamı birbirine olabildiğince yakın tutabilmek zorunlu. Bilmem anlatabiliyor muyum? Biraz karışık oldu galiba, hı?"
Sonra fil ve vezir. Vezir, fil gibi çapraz gidebilirdi de, fil zaten çapraz mı ilerlerdi yani?
Bu odayı sevmiyorum. Her şey niçin bunca karışık? Binlerce elektrik kordonu birbirine dolaşmış, çözemiyorum, içim daralıyor. Rahatlayamıyorum. Ne oluyor bana, ya da ne oldu bana?
İki tane sinema vardı, küçük, yalnız sınır kentimizde. Filmlerde dudaklarını büzüp, gözlerini süzerek perdeyi kocaman kaplayan İstanbul kadınları. Ortaokula yeni başlamıştık. İbo da benim gibi sinema düşkünü. Midemizin gurultularına kulak asmaz, aynı filmi defalarca izlemek için sinemaya koşardık. Sinema her şeydi, sinema ışıktı, sinemanın beyazperdesi dünyaya açılan penceremizdi. Dünya da: Istanbul
Her şeyin "yok" olduğu o irak, soğuk, küçük taşra kentlerinde, başkalarının "var"larını kitaplardan öğrenmek ve düşlemeye çalışmak acımasız bir gerçektir ve sinema, görmek, bilmek için yanan çocuk yüreklerimize kitaplardan daha acımasızca, bir o kadar da karşı konulmaz çekicilikte açıyordu dünyayı ki: O Istanbul'dur.
Ne yapacağını bilemiyor, kendini çaresiz hissettikçe içindeki kaygılar artıyordu. Böyle karışık ve zor zamanlar için kendine bulduğu en iyi çare, sessiz kalmaktı.
Kitap yazarın kendisine bırakılan dosyayı yayımlama isteğiyle başlıyor. Dosyada, yaşadığı anıları, hayatına giren insanları, hislerini anlatmak isteyen bir kadın karakterimiz var. Roman bu karakter ve onun hayatına giren insanların onda bıraktığı izler üzerine şekillenmiş. Okuması kolay, açık bir dille yazılmış olsa da kitap benim için yazarın da deyimiyle "modern, kentli ve farklı bir genç kadının yaşamı" olmaktan çok öteye gidemedi. Sebebi sanırım romanda olay örgüsünden çok anların ön planda olmasıydı ve anlatılan karakterlerle pek yakınlık kuramadım. Bunun dışında yazar da sanırım bu durağanlığa bi hareketlilik katmak için sonu sürpriz sonlu yapmak istemiş ama bu işleri karışık hala getirmekten başka bir işe yaramamış bence. Şaşırtıcı son yerine daha normal bir sonla bitseydi beni daha az rahatsız ederdi. Yazarın daha önce Kumral Ada Mavi Tuna romanını okumuştum ve içerik olarak daha başarılı bulmuştum. Bu eseri aile ilişkileri ve kadın erkek ilişkileriyle ilgili değindiği sorunlar dışında içerik olarak sıradan geldi.