Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kazım Karabekir, İsmet Paşa görüşmesinden
Ben kararımı vermiş bulunuyorum. Bütün bu şeyleri vaktiyle Çanakkale'den içeri sokmamıştık. Nazarımda bostan korkuluğu gibi duruyorlar. Biz ölümü göze alınca hepsini yine dışarı atarız. Milletin mahvolduğunu görmektense yaşadığını görerek ölmek daha Türkçe olur. Ben boğazdan gelirken yemin ettim. Silahımı, üniformamı kimseye vermeyeceğim.
Çok öfkeyi az sabırla yenmeli..
Kronik Kitap ( 2019 )Kitabı okudu
Reklam
"Lanet zalimlere, lanet zalimin yardımcılarına! Nefret zalimi alkışlayanlara, yazıklar olsun zalimden korkanlara."
Sayfa 23 - Kronik KitapKitabı okuyor
"Bu ilmi yollardan yürümekte daha çok gecikirsek ileride içinde yaşadığımız inkılâp tarihini de ecnebi [yabancı] kaynaklardan araştırmak ihtiyacını duyacak olan gelecek nesiller bizi itham etmekte çok haklı olacaklardır. Tehlikenin büyüğü de şudur: Milletin idaresini bir gün ellerine alacak olan yeni nesillerin ruhlarına ve vicdanlarına milletin selametini temin edebilecek kudret verilemez. Çünkü milli kudret, ancak doğru görülmüş ve doğru anlaşılmış vakıalarla beslenir ve hızlanır."
Sayfa 20 - Kronik KitapKitabı okuyor
Reklam
Nefret zalimi alkışlayanlara, yazıklar olsun zalimden korkanlara.
Şimdi İttihatçı falan kalmadı. Onlar siyasetle uğraşmazlar ve ben bunlara karışmam.
Ya istiklal ya ölüm
Muhtelif tarihlerde görüştüğüm İsmet Bey (İnönü), Rauf Bey, İzzet Cevat, Şevket Turgut, Fevzi (Çakmak) Paşalara İstanbul'da, Edirne'deki kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Bey'e (General Eğilmez) Tekirdağ'da ve Mustafa Kemal Paşa'ya (Atatürk) da gerek İsmet Bey va-sıtasiyle ve gerekse bizzat, kendim, İstiklâlimizin tehlikede olduğunu ve genç komutanların Anadolu'ya ordudaki vazifeleri başına dönmeleri ve bu arada benim de Şark'a gönderilmekliğim lüzumunu ve "tek dağ başı mezar oluncaya kadar mücadele"ye karar verdiğimi söyledim ve "Ya istiklâl ya ölüm'ü bir parola gibi ortaya attım.
Kuran’ına ve silahına ellerini basarak Hürriyet’e ve Meşrutiyet’e yemin etmiş binlerce aydın gençler, bu gafiller alayını uzun zaman seyretmeye dayanamazlardı.
Reklam
Dedi ve yaptı...
Kâzım Karabekir tanıdıklarına: İdare tek ele doğru gitmektedir, diye şikâyet ediyordu. Kuvvetler birliği üzerine yapılan ilk Anayasa tartışmaları ağır olmuştu. Bir hukukçu, Mustafa Kemal'e: -Sizin kurmak istediğiniz sistem hiçbir hukuk kitabında yoktur, demesi üzerine Mustafa Kemal: Uygulanıp denemeden geçen işler prensip ve kaide haline gelirler. Ben yapayım, siz kitaba yazarsınız, cevabını vermişti.
Sayfa 304 - Pozitif
Tarihin en karanlık günlerini yaşayan İstanbul’a o günlerde Kazım Karabekir Paşa gelmişti. Kısa süre önce kol ordusunu Trakya’dan Balıkesir’e nakletmeyi başaran Karabekir’in asıl niyeti bir şekilde doğuya gitmek gitmekti.
Kazım Karabekir Paşa
Kumandan masasının başına oturmuş, önüne bir bardak bira koymuştu. İçki içmeyen ve içtiği zaman çok gizli kalmasını isteyen Karabekir'in bu hali çok üzüntülü ve heyecan içinde bulunduğunu ve formaliteye aldırmaz bir duruma düştüğünü gösteriyordu.
İkinci bir nokta: Eğer kış ortasında Mustafa Kemal Paşa'nın istediği gibi Şark hareketine geçseydim, bu gün elimizde hiçbir kuvvet kalmamış olacak ve Şarktan da istilalara uğrayacaktık! İsyanlar da her tarafı saracak ve milli davamız da çar çabuk boğulacaktı.
Üçüncü bir nokta: Mustafa Kemal Paşa'nın işi siyasete dökmesi ve orduyu tamamiyle ihmal etmesi, batı isyanlarının yayılmasını ve Yunan ordusunun istilasını kolaylaştırmasıdır. (Bu hakikati nutuk, Sahife 316 sonlarından okuyalım) (Efendiler 8 Kasım 1920 de... Garp cephesi kumandanını bu kıyafete rağbet ettiren fikir ve zihniyet ceryanınını bütün Garp cephesi üzerinde ne derece ileri bir tesir yapmış olduğunu anlamak için, artık tereddüde mahal kalmamıştır. Kat'i direktif, sur'atla, muntazam ordu büyük süvari kitlesi vücuda getirmekten ibaretti...) Demek ki. Askeri planın imzası tarihi olan 9 Ocak'tan beri geçen on ay zarfında, Garp cephesiyle temas edilmemiş demektir. Hiç değilse 16 Mart da Başkumandanlık ve Garp cephesi Kumandanlığını fiilen ele alsalardı, yüksek enerjilerinden Garp Cephesi sekiz ay kadar bir müddet mahrum kalmamış ve bu hale girmemiş olacaktı. Fakat bunu gördükleri halde dahi, bu defa da ordunun başına geçmeyerek, işi İsmet Beyle Rafet Paşa'ya bırakmışlar ve bu suretle Sakarya Muharebe'sine kadar dokuz aylık bir zaman daha kayıp etmişlerdir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.