Gökhan Özcan kalemini, zihin dünyasını çok beğendiğim bir yazar. Ancak ne yazık ki bu kitabı beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Yazıların tarihlerine baktığımda genelde 1980’li yıllar. Dolayısıyla hayal kırıklığının sebebi, belki kaleminin henüz gençliğinin baharında olmasıdır. Tekamül süreci diyerek diğer kitaplarına şans vermek istiyorum :)
Can çıktı, huy gecikti güzelim. İğnelerim kaldı. Deşiğin gibi, kirpi gönüllüyüm ben. Seni hep diken üstünde yaşattım. Ne olurdu sanki gönlüm biraz daha konforlu olsaydı.. Belki hiçbir yere gitmez, hiçbir yere ölmezdin o zaman..
Biliyorsun, yalnızlığın tozlu yolları vardır. Kaybolmaya giden yolları vardır yalnızlığın. Beraber bir yalnızlığı büyütmüştük unuttun mu? Bir yalnızlığı yürütmüştük beraber..
-Seni seviyorum.
-Beni mi?
-Evet seni.
Gerçekten mi? Hay Allah! Hiç beklemiyordum. Muhtardan gönül ikametgahı, valilikten sevgi oluru aldın mı? Lütfen al. Her şey kayıtlı olsun. Günün birinde sevildiğimi kanıtlamam gerekebilir.
Bazen gerçekten verilecek hiçbir cevap yoktur. Askılara asmak gerekir soruları, ya da dönüp kendine bakmak yeniden, Yalçın kayalıklar gibi eritmek kendinde soruları, özsuları, enzimleri..