Merve Yazıcı

Merve Yazıcı
@kedikizinkitaplari
5 okur puanı
Şubat 2018 tarihinde katıldı
Öğren artık Ülker, İnsan kısmı iyilik yapıyorsa mutlaka bedeli olur. Karşılığında en bir şey almayanı bile böyle kendine vazife çıkarıp akıl verme ayağına bir bardak çayın verdiği huzuru alır götürür. Tabii, ben hata yapmasam insanlar kendi hayatının sağlamasını nasıl yapacak? Akıl vermek dediğin, hele ki geçmişe dönük, değiştirilemeyecek şeylere dair akıl vermek; insanların kendi geçmişini aklamasından başka bir şey değil.
Sayfa 23
Reklam
·
Puan vermedi
Evrenle bağ kurmak, yasalarını benimsemek, yaşamlarımızda olan kötü gelişmeleri değiştirebileceğimizi mümkün kılar. Bu kitap bir ilham kaynağınız olabilir. Kendimizi, ne istediğimizi anladığımızda bir şeyleri değiştirmek daha kolay olacaktır. Değişime önce düşüncelerimizden başlamalıyız. Yasa der ki ‘’ Ne düşünüyorsak oyuz’’ Hepimiz aklımızdan sürekli her şeyin en kötüsünü geçiririz olduğu zaman ise bilmişlik taslarız. Bazı insanların gerçekten kötü şeylerden beslendiğini düşünüyorum. Ben artık düşüncelerimi kontrol etmeye çalışıyor, aklıma böyle şeyler geldiği zaman aksine odaklanıyorum. Bir süredir kaygı bozukluğu yaşıyordum. Dışarı çıkarken, gece olduğunda, bir şeyler yaparken sürekli evhamlanıyordum. Kendim bunun üstesinden geldim. Kitaplar bu yönde beni çok olumlu etkiledi. Öfkemi yatıştırmayı, geçmişte yaşadığım şeyleri kader kurbanı gibi sırtımda taşımamayı, insanları olduğu gibi kabul etmeyi ve alma verme dengesini Öğreniyorum(hala bu yoldayım). Bu yolculukta bana yardımcı olan yazarlardan birisi @dianacooper kitapları bizlere kavuşturan @mayakitap sağ olsun Yaşam dümdüz yaşayacak kadar basit değil o yüzden iyi ki kitaplar var bize farklı hayatların kapısını aralıyor.
Evrensel Yasalar
Evrensel YasalarDiana Cooper · Maya Kitap Yayınları · 2021152 okunma
‘’Gidelim, dedi. Evden bunaldım. Sokağın hatırasından. Eşiklerin kokusundan. Susan kadınlardan. Erkeklerin yüzlerindeki kuraklıktan. Çocukların yere düşen gözlerinden bunaldım. Pencerelerin önündeki zamandan. Bir araba durdu. İnan oldu ya da olmadı. Bilmiyorum. Bir başkası hızla geçti. Evler öylece duruyor. Neden bir ben duyuyorum bu yalnızlığı. İçeriyle dışarı arasındaki bıçağı. Eşyalar bir tek benim aklımda mı tozlanıyor. Mavi bazen cezadır deselerdi, yeşil bazen ceza, gökyüzünü indirirdim. İnsan yalan söyler deselerdi, anlamazdım. İnsan ölür deselerdi anlamazdım. Bir çocuğa ölümü sordun mu hiç? Bilmez. İyi ki. Büyümezdi yoksa. Ben ne zaman öğrendim bilmiyorum. Bunaldım. İnsanların yoksulluğu sevmesinden bunaldım. İnsanların kendi hayatlarını hapishaneye çevirmesinden bunaldım. Kötülük biraz daha girdi evimize. Güneşler gitti, tarlalar gitti, yosunlu taşlar bile gitti. Uzaklara bakmak çok acı. Sen bunalmadın mı? Gidelim. Yaşamanın cevherine. İnsanın olmadığı zamanlara. Ölümün ölüm olmadığı yere. Suların büyük kalbine gidelim…’’

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Başbakan bir anda herkese küsmüştü. Bu davranışı ileride halkla kuracağı ilişkisinde bir habercisiydi. Halka narsist bir ebeveyn gibi davranacaktı. Hep ona muhtaç kalmaları için çocukların gelişimini özellikle engelleyecek yani ülkedeki işsizliği azaltmak yerine sosyal yardımları arttıracaktı. Sonra da bu yardımları insanların yüzüne vuracak eğer başkasına oy verirseniz size sütümü helal etmem diyecekti. Elbetteki çocukları arasında ayrım yapacak toplumun bir kesimine aşırı ilgi gösterirken diğer kesimini sürekli eleştirecek ve ona düşmanca yaklaşacaktı. Böylece ülke denilen evde, hiç bitmeyen bir çatışma, bir rekabet ortamı yaratacaktı. Son olarak da, kendisi bakımlı, şık ve zengin görünmek için her şeyi yaparken çocuklarının aç ve evde suların akmıyor olmasını asla önemsemeyecekti. On milyonlarca insan da bu davranış kalıbına kendini kaptıracak ve başkanı anne ya da babaları gibi görecekti. Böylece hükümet ve birey arasında, mantık üzerine kurulu olması gereken ilişki duygusal bir düzleme kayacak ve ebeveynine ihanet ediyormuş gibi hissettiği için muhalefete oy veremeyenler olacaktı.
Sayfa 269
Biz gürültüye alışmıştık. Çığlıklara, haykırışlara, annesini arayan çocukların hıçkıra hıçkıra ağlamalarına… Sonra birden o bebek çıktı karşımıza. Savaş denilen şey ne kadar gürültülüyse, Zamir de o kadar sessizdi!
Sayfa 160
Reklam