Kurtuluş için Kelime-i Tevhid
" Bunun içindir ki, Hz. Resûli Ekrem, insanlığın en asil hissiyatına ve ahlâk duygusuna hitab ederek, bu kâinatın yegâne Hâlık ve Mâlikinin Allah olduğunu telkinle işe başladı. O'nun iradesinden başka itaat edilecek, önünde baş eğilecek hiçbir kuvvet ve kudret bulunmadığını ortaya koydu. Bunu tebliğ ederken de dâvasından tâviz vererek hemen bir muhit hazırlamak veyahut hâkim bir kuvvete dayanmak gibi bir şeye lüzum hissetmedi. Doğudan doğruya insanlığa "tevhid" inancını sundu. '"Lâ ilahe illallah.' deyiniz, kurtulunuz." diye insanlığa hitab etti. "
E - PUB NESİL YAYINLARIKitabı okuyor
KELİME-İ TEVHİDİN ZİKRİ ÇEKMEK.
Resulullah (s.a.v) Efendimiz buyuruyor: 'Lâ ilâhe illallah diyen kimsenin ağzından bu kelime-i tevhid (bir nur şeklinde) yeşil renkli, bembeyaz kanatları olan ve kanatları inci ve yakutlarla bezenmiş bir kuş olarak çıkar. Bu kuş semaya yükselir ve arşın altında arı vızıltısına benzer bir şekilde vızıldamaya başlar. Kendisine ‘Sus’ denilince o, - Hayır, beni söyleyen kişi bağışlanmadıkça susmam, der. Bunun üzerine o kelime-i tevhidi söyleyen kimse affedilir. Sonra bu kuşa tam yetmiş bin tane dil verilir. O bu dilleriyle kıyamete kadar sahibi için mağfiret diler." ( Dürretül Vaizin. )
Reklam
Kelime-i Tevhid, Red ve Kabulden Oluşan Bir Sözleşmedir
Kelime-i Tevhid bir başkaldırıdır: "La" diyerek müesses nizama itiraz etmektir. Cinnî șeytanların oluşturduğu, insî șeytanlar eliyle tedavüle sokulan uluhiyet anlayışına karşı çıkmaktır. İnsanların ilahlık iddiasında bulunarak tağutlaşmasını reddetmektir. Kelime-i Tevhid, bir teslimiyet antlaşmasıdır. Yalnızca Allah'a kulluk edeceğimize; O'nun uluhiyetine teslim olacağımıza; O'nun azameti karșısında boyun bükeceğimize; yüzümüzü O'na dönüp kalbimizin tevekkül, sevgi ve korkuyla O'na yöneleceğine; dilimizin dua ve zikirde O'nu birleyeceğine; hayatımiza yön veren yasaları O'nun belirleyeceğine; dostlarını dost, düşmanlarını düşman edineceğimize dair Allah (cc) ile yaptığımız bir sözleşmedir.
"Şimdi ey aziz, bu rahat dünyada dilin senin emrindeyken onu kelime-i tevhid üzere kararlı tut. "
Gerçekten de "Kelime-i Tevhid", insanı, cemiyetin ve tabiatın boyunduruğundan kurtarır; insanın insana tahakkümünü yok eder; bütün "sahte tanrıları" yıkar; insanı, "çamur dünyanın" üstüne çıkarır, Allah'ın yeryüzündeki "kutlu vekili" kılar. Yine "Kelime-i Tevhid" sayesinde insan, "insan yaratılmanın sancılarını" duymakla kalmaz, "insan olmanın sorumluluğunu" da yüklenir. Yine insan, "hür bir mantığa" ve "hür bir hayata" ancak "Kelime-i Tevhid"in sırlarını çözerek ulaşabilir. Çünkü "Kelime-i Tevhid", tabiatın da cemiyetin de "putlaştırılmasına" izin vermez. Bu ve benzer maksatlarla yontulmuş bütün "putları" kırar atar.
Soruyorsunuz: İslâm düşüncesi bir kalkınma ideolojisi olabilir mi? Soruyorsunuz: İslâm düşüncesi anti-emperyalist bir mücadele programında temel unsur haline gelebilir mi? Soruyorsunuz: İslâm düşüncesi komünizme karşı bir silah olarak kullanılabilir mi? Bunların hepsi XX. yüzyılda yapılmıştır ve yapılmaktadır. Ama bütün bu olup bitenin, devam etmekte olanların kelime-i tevhid ile müsbet mânâda bir ilgisi olduğunu sanmıyorum. İslâm'ı bir araç olarak görmek, İslâm'dan daha üstün hedeflerin bulunduğunu kabul etmek anlamına gelir. Eğer İslâm'dan, yani Allah'a teslimiyetten daha üstün değerler varsa Müslüman olmaya ne gerek var?
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.