Masal desen ,masal. Roman mı ? Evet. Peki kişisel gelişim ? Aa kesinlikle. Azıcık da şiir mi ? Yaa sanırım.
Peri gibi, kuş gibi yer çekimsiz ortamda salınan bir tüy sanki bu kitap. Bu kitabın edebi türü nedir onu cevaplayacak edebiyat bilgim yok ancak hiç bir metin,yapıt “Hadi ben bir koşu çok okunup geleyim “ diyerek çok okunan olmuyor. İnsanların ,sayfaların,kelimelerin bir bildiği anlattığı var.
“Hayat kısa anı yaşa “, “Başarıya ulaşmak için azimli ve sabırlı olmalıyız !” , “Emek olmadan yemek olmaz.”“ Hayallerinin peşinden koş !” , “Önce inan ve asla vazgeçme !” …. Hepimizin duyduğu,çoğumuzun mottosu saydığı cümleler. Simyacı’da bu cümlelerin benzerleri ve daha fazlası ahenkle dans ediyor ve siz o dansı izlerken adım adım hazinenize yaklaştığınızın farkına bile varmıyorsunuz.
Bana biraz da Fight Club filmini hatırlattı. Gerçekten sabahtan akşama kadar kazandığımızın çok çok katı tutan koltuk takımları almak için mi okuduk,çalışıyoruz ? Hayat amacımız bu mu ? Evren ‘nin Ruhu ‘nu koltuk,sehpa ve akıllı telefonlarımızla hissedebiliyor muyuz ? Sosyal medyada karşılaştığımız her kişi ve olay gerçek mi veya hesaba katılacak kadar çok sayılarda mı ?
Uzattım ama uzatacak çok da bir şey yok. Kitabı alın ilk sayfadan başlayın ve beyninize masaj yapılsın,ruhunuz kedi gibi okşansın ve son sayfada “vayyy, sen neymişsin be abi !” deyip kapatın.
Sevilir sevilmez ama kitabın arka kapağında da dediği gibi “Simyacı’yı okumak ,herkes daha uykudayken şafak vakti uyanıp güneşin doğuşunu izlemeye benziyor. “