1956'da yayımlanan Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde “Kemalizm: Türk milletinin dini, yazacaktı. Evet, sözlükte Kemalizm’in tanımı bu olacaktı. 27 Mayıs 1960 İhtilali̇ni gerçekleştiren subaylardan Orhan Erkanlı da hatıralarında, "Kemalizm, bizim için bir dindi,” yazacaktı.
28 Şubat sürecinden sonra Genelkurmay tarafından yayımlanan çok sayıda kitap ve broşürde, Kemalist Devrim’in “aşınması” süreci “çok partili hayat”la başlatılıyor. Jandarma Genel Komutanlığı tarafından Eylül 1999’da hazırlanan broşürde de buna dikkat çekiliyor: “Ancak 1950’li yıllarda ortaya çıkan çok partili yeni düzende siyasi gelişmelerle birlikte popülist politikalarla Cumhuriyet rejiminin laiklik ilkesi aşındırılmaya başlanmıştır. Önce 26 Mart 1950 tarihinde kabul edilen 5634 sayılı kanunla cami görevlilerinin yeniden Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlanması, ardından 1960’lı yıllarda imam-hatip okullarının da diyanete bağlanması yönünde yapılan çalışmalar, yönetime gelen partilerin söz konusu kuruma yönelik müdahaleleri sonucu Diyanet İşleri Teşkilatını zaman içinde toplumu dini yönden aydınlatma görevini yerine getiremez duruma düşürmüştür. “Söz konusu dönemde irticai cemaatlerin ve tarikatların toplumdaki etkinliği yeniden artarken; Türkiye dini bir yönetim otoritesinden yoksun hale gelmeye başlamıştır.”
Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Borçlanma ekonomisi, ideolojik karşıdevrimle getirildi. 1980'e kadar şöyle böyle ayakta kalan Kemalist Devrimin geniş iç pazara dayanan ekonomisi, yıkıma uğratıldı. Borçlanma Ekonomisi adını verdiğimiz Neoliberal sistem üreticiyi suçlayarak gelmiş ve üretimi batırmıştır. Getirdiği yıkımı dayatabilmek için, toplumu öcülerle korkutmuştur. Biz bu öcülere IMF'nin Öcüleri diyoruz.
Sayfa 17 - Kaynak yayınlarıKitabı okudu
Carnegie Vakfı
Öjeni ekibinin arkalarında kim vardı? Birini yazayım: Carnegie Institute of Washington tarafından finanse edildiler. Carnegie Enstitüsü'nün adını duydunuz mu: “Kemalizmi bırakın... Ilımlı İslam' a sarılın... Kürdistan açılımı yapın" diyen Amerikan sivil toplum kuruluşu!
Dinî saiklerle olmasa da Halide Edip Adıvar'ın (ö. 1964), 1928'de Avrupa'da neşrettiği The Turkish Ordiel isimli eser de ciddi Mustafa Kemal eleştirileri ihtiva ediyordu. Eserde Mustafa Kemal'in fizikî özelliklerinden ihtirasına, düşüncelerinden icraatlarına pek çok şey ağır şekilde tenkit ediliyordu. Eserin Türk'ün Ateşle İmtihanı adıyla gerçekleşecek tercümesinde ise tenkit edilen tüm noktalar tamamen revize edilecektir. Tabi bu sansür ve zayıf muhalefet hamlelerinde Ali Fuad Başgil'in (ö. 1967) şu tespitinin tesiri yadsınamaz: "O devirde Türkiye'de hükümet adamlarının icraatını tenkit etmek, hususiyle din hürriyeti ve laiklik gibi tekkeleşmiş mevzuları ele almak, âdeta intihar etmek demekti."
Şeyh Said'in kıyamının dinî saiklerle ilgili olmaktan öte Kürdistan arzusunun bir tezahürü olduğunu iddia edenler bulunsa da Şeyh Said'in İstiklal Mahkemesi zabıtlarına dahi giren beyanları, onun hamiyet-i diniye ile hareket ettiğini aşikâr hâle getirmektedir.
Reklam
738 öğeden 241 ile 250 arasındakiler gösteriliyor.