Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Öncelikle, kendin olmak büyük bir sorumluluk ister. Başka biri olmak ya da hiç kimse olmamak çok daha kolaydır.”
Büyük duvarlarından birini yıkmaktır kendin olmak. Ardındaki manzarada göreceklerinle yeni duvarlar örecek olsan da. T.Z.
Reklam
Bazı zamanlar da hatta bazı anlarda insan olmak, kendin kalabilmek ne kadar güç... ☆Venüs☆
Bazen kendin olmak için kendini unutman ve başka bir şey olman gerekir. Karakterin sabit bir şey değil. Ona ayak uydurabilmek için hareket etmelisin.
Kendin olmamak, hayatın sana düşen payından en azına razı olmak demektir.
"İleride neye ulaşırsan ulaş. İyi bir insan olmayı elden bırakma. O hep senin özünü oluştursun. Bazen yanlışa düştüğün olacak. Kıracak, kırılacaksın. Ama sonra toparlamalısın. Seven gönül alır. Er ya da geç. Sen bundan sonra mümkün olduğunca elini çabuk tutacaksın. Bütün bu süreç boyunca incitmeme prensibin olacak. Herkese yardımcı olamazsın fakat faydan olmuyorsa zararın da olmayacak insanlara. Sen tabii ki insanlara gülümseyeceksin. Onlar için elinden gelen ne varsa yapacaksın. İyi bir insan olmak ve öyle olarak kalmak için tüm içsel gücünü koruyacaksın. Ayrıca sen eskisi gibi kırılganlığınla öylece kalan, dünyaya öfkeli, mahzun çocuk değilsin. Sen büyüdün, olgunlaştın. Hala ruhunda eksiklikler var gelişiyorsun elbet. Fakat psikolojik dayanıklığın da zirve noktalarına ulaştı. Sen ölmeden önce öldün, bunu biliyorsun. Sen bunu defalarca kez yaşadın. Artık hiç olmadığı kadar güçlüsün. Kendin için, sevdiğin o insan için, insanlık için, dünya için kendine, kendini borçlusun. Bu da sade bir kabullenişle değil, ancak kendini herkese ve her şeye ispat ederek olacak. Bu sebeple çaba ve süreç senin hayat boyu yolcuğun olacak. En değerli hazineleri orada bulacaksın. Kim bilir belki o, en sevdiğini de tekrar orada bulursun." (Jack Brighty)
Reklam
Ama hayal kırıklığına uğramak yerine mutlu olmak için, kendimi başkalarına bağımlı bir duruma getirmemem ge­rektiğini söylüyorum kendime. Mutluluğunu kendin yarat­malısın Mathea.
Gözle görülmez, ama göz önünde.
Hayır, kelimeler söylenmediğinde ve sükunet sağlandığında eğer sessizlik dinlenirse bazı şeyler düzelebilir. Ancak ya bir gün söyleyemediklerim yüzünden doğru bildiklerimi unutursam, kaybedersem diye endişeleniyorum.. çünkü bazılarının sesslizliğini kendilerinden başka dinleyeni olmaz. Aslında bu yeterli. Ancak sadece bazen değer verdiklerine
Sahicilik hâli aslında, sözü ortama göre eğip bükmemek, kendin olma cesaretini gösterebilmek, kalabalığın sürüklediği yere doğru akıp gitmemek, tek başına, kendi yörüngemizde kendimiz dönebilmek, hayallerimize ve değerlerimize sahip çıkmak ve bir içsel bütünlüğe ulaşmak demek. Yığıtlik, insanın kendi hakikatine sadık olmasında, dürüstlük ve şeffaflık gösterebilmesinde saklı. Bizi aşan büyük bir ülkünün peşinde miyiz, yoksa kendi benliğimizin peşinde mi? Acaba düşmanlığımız ve dostluğumuz sadece kendi nefsimiz için mi? Dünyayı hakkını vererek yaşayacağımız bir yer olarak mı görüyoruz, yoksa performans sergileyeceğimiz bir tiyatro sahnesi olarak mı? Bazı insanlar sadece oynuyorlar, duruma göre şekil alıyorlar. Hayatlarının bir tutarlılığı ve bütünlüğü yok. Bütün yorgunluğumuz, kendi içimize giden yolu yürüyememekten kaynaklanıyor. Oyuncu benliklerimizin sahici benliklerimizi gizlememesi lazım. İşte şahsiyetli olmak, iç bütünlüğe ve tutarlılık duygusuna sahip olmakla alakalı gibi geliyor bana
Bilinçdışı Karşısında Naif Olmak
Demek ki bir anlamda “bilinçdışı veya bilinçdışının barındırdıkları karşısında naif veya toy olmak münasiptir çünkü bizden beklenen bazı görevleri yerine getirmemiz ancak rasyonel bakış açısını askıya alabildiğimiz zaman mümkündür. Budala karakteri, kişisel psişenin kolektif baskılar tarafından şekillendirilmemiş tarafını temsil eder.” (Daryl Sharp, Digesting Jung, Toronto, Inner City Books, 2001 s.71) Von Franz da peri masallarında prensesi kurtaranın daima ‘aşağı’ görülen budala olduğunu; naif ve saf olanın, kendisini yeni gerçeklere açık tutma yeteneğine sahip olduğunu ve bilinçdışı karşısında ki tutumun böyle olması gerektiğini söyler. (Von Franz, M.L., Animus and Anima in Fairy Tales, Toronto, Inner City Books, 2002, s.73) Çevirenin dipnotundan kesit
Sayfa 161
Reklam
Rüyalar Bize Nasıl Yardımcı Olabilir?
Rüyalar bize nasıl yardımcı olabilir? Rüyaları anlamak, aynı hataların farklı şekillerde yinelendiği örüntüleri keşfetmeyi mümkün kılar ve tekrar eden bu örüntüleri egonun gözleri önüne serer. Bu çatışmalar berrak bir şekilde görüldüğünde sorumlu bir şekilde ve dolaysız bir tavır alma fırsatı doğar. Rüya psişenin tamamının hizmetindedir; ancak bu esas görevden sonra, ikincil bir görev olarak, herhangi bir ego tavrına veya bakış açısına karşı çıkmakla ilgilenir. Uyanıklık hali egosu rüyaların neyi başarmaya çalıştığına bakarak kendi konumunu değerlendirebilir ve arzu ederse daha derin süreçlere katılabilir. Bu, uyanıklık hali egosunun birden bire tüm yaşamını bir rehberin eline bırakır gibi rüyaların inisiyatifine terk edeceği anlamına gelmez (bu yaygın bir yanlış anlaşılmadır). Rüyaların sağlıklı bir psişedeki doğal işlevlerini yerine getirebilmeleri yani net bir şekilde telafi edici olabilmeleri için egonun kendi konumunu bilmesi katiyen gereklidir.
Benlik yaşam boyunca devamlı bir şekilde, gerçekle yüzleşmesi ve bireyleşme sürecine katılması için ego üzerine baskı uygular. Egonun rızası olsa da olmasa da bunu yapar. Gelgelelim, isteksiz bir ego karşısındaki telafiler (kabuslar, kazalar, fiziki semptomlar) bireyleşme sürecine katılmak için elinden geleni yapan bir ego ile bilinçdışının kurduğu tamamlayıcı ilişkiden çok daha şiddetlidir.
Sayfa 159
Rüyalarda Yemek Yeme
Yeme, hazım, özümseme gibi faaliyetlere dair metabolik sembollere rüyalarda sık rastlanır. Bunlar, metabolize edilmesi gereken süreçlere, gerçeklere ve psikolojik mesele veya sorunlara işaret edebilirler. Bir kadın rüyasında ‘ayin ekmeği’ şeklindeki kendi dışkısını yediğini görmüş; bu rüya onu kabaca fakat empatiyle gölgede kalan kendi olumsuzluğunun bir parçasını, benötesi güçle kutsal bir ayindeymişçesine metabolize etme ihtiyacına uyandırmıştı. (Whitmont, E.C. & Perera, S. B., Dreams: A Portal to the Source, New York, Routledge, 2011, s.146). Çevirenin dipnotu
Sayfa 127
Ölüm
Rüyaların işlevlerinden biri hayatta yaklaşan bir aşamaya veya eşiğe hazırlıktır. Ölüm, bilinçdışının bizi hazırlamak istediği böyle bir eşiktir. Ölümlü olduğumuzu kabul etmemiz, sonumuza dair bilgilenmemiz bilinçdışımız için çok önemlidir. Çünkü biz ölümde olgunlaşırız. Ego bilinci 'doğru' bir tutum içindeyse kişi ölümde ruh-tözünün yani Benliğin doğumunu yaşama şansına sahip olur. Benlik için önemli olan 'büyük iş’ yani içsel bütünlüğün tamamlanmasıdır. Bu, bir görevi veya hayatının görevini tamamladığını hisseden insanların neden ölümden korkmadıklarını da açıklayabilir. (Marie-Louise von Franz’ın On Dreams and Death: A Jungian Interpretation adlı kitabına E. Kennedy-Xipolitas’ın önsözünden, Chicago, Open Court, 1998, s.vii) (çevirenin dipnotundan bir kesit)
Sayfa 83
Dialog
Dialog Nasıl net gözlem yapa biliriz? Olanları bir birinden nasıl ayıra biliriz? Doğru,yanlış nasıl kolay anlarız? Nasıl nura ulaşıb yalnışdan arınırız? Derler insan çözülmez kutu bağlı. Açılmaz bu kutunun hiç bir zaman sırları.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.