Keşke ayaklar altında çiğnenmiş bir ot olsaydım,
Böylesi gümüş telli bir lir olmaktan daha iyi olurdu
Sahibinin parmakları olmayan ve
Çocuklarının sağır olduğu bir evde.
Ey Kevser havuzunun sahibi Efendim! Keşke senin nefes alıp verdiğin ortamda incecik bir ot olsaydım. Sen Hira'ya tırmanırken ayağının altında yuvarlanarak Kâbe'ye koşan bir taş parçası olsaydım. Mağarada sana ev sahipliği yapan o güvercin ben olsaydım. Mağaranın ağzımı ören örümcek ben olsaydım.
"Ruhum, kendi fazla olgunlaşmış meyvesiyle ağır,
Ağır ruhum, meyvesiyle.
Kim gelecek şimdi, yiyecek ve doyacak?
Ruhum şarabıyla taşıyor.
Kim çöl sıcağında serinleyecek?
Keşke çiçeksiz ve meyvesiz bir ağaç olsaydım,
Çünkü bolluğun acısı bereketsizlikten daha acı,
Ve kimsenin kendinden almadığı zenginin kederi
Kimsenin vermediği dilencininkinden daha fazla
Keşke kuruyup kalmış bir kuyu olsaydım ve insanlar içime taş atıyor olsaydı,
Böylesi daha iyi ve kolay olurdu canlı bir su kaynağı olmaktan,
İnsanların yanımdan geçip içmemesindense.
Keşke ayaklar altında çiğnenmiş bir ot olsaydım,
Böylesi gümüş telli bir lir olmaktan daha iyi olurdu
Sahibinin parmakları olmayan ve
Çocuklarının sağır olduğu bir evde."
Keşke öğrenmemiş olsaydım, diyorum çoğu zaman, keşke yalan da olsa dünyada adalet diye bir şeyin var olduğuna inanabilseydim. Ama inanamıyorum. Çünkü insan denen bu tuhaf yaratığı kötülükten uzak tutacak ne bir güç var, ne de bir yasa.
bir sır daha var, çözdüklerimizden başka!
bir ışık daha var, bu ışıklardan başka.
hiçbir yaptığınla yetinme, geç öteye:
bir şey daha var bütün yaptıklarından başka
niceleri geldi , neler istediler,
sonunda dunyayi bırakip gittiler.
sen hic gitmeyecek gibisin, degil mi?
o gidenler de hep senin gibiydiler..
geçmis günü beyhude yere yâd etme,
bir