...Hem hayat da güç kazanılıyor.Ekmek tavşan olmuş şoför tazı.’Hayırlı yolculuklar’ deyip zaman kaybedeceğime basarım gaza yolun yarısını alırım diyor.Şoför ekmek derdinde,benim yolculuğumun hayrında değil!.
O sağlam;değişmez,çelik irade.Bir gün bana ölüm kavanozu dediği şeyi göstermişti.Onun içinde tutsağım ben.Kanatlarım cama çarpıyor.Dışarıyı görebildiğim için hala kaçabileceğimi sanıyorum.Umut besliyorum.Ama hepsi bir yanılsama.
Çok şey öğrenmiştim hayattan, ama bunlar sağlam bir şekilde yerine oturmadığı için bu ağır yük,eğri bir kabın içindeki su gibi sallanarak beni tedirgin ediyordu.
-Daha pek küçüksün,hayatı bilmiyorsun...-dedi.
-Herkes birbirine aynı şeyi söylüyor:Hayatı bilmiyorsun!Köylüler bunu söylüyor,tayfalar bunu söylüyor, Matryona teyze oğluna bunu söylüyor...Bilinecek olan ne?
Hepimiz öleceğiz,kuşlar bile ölüyor.Bak ne diyeceğim:İster misin,annenin mezarını çevireyim?Hı?Hemen şimdi çayırlara gidelim...sen,ben,Vyanahir...Benim Yazi de gelsin bizimle...Bir ağaç keselim, annenin mezarını herkesinkinden daha güzel çevirelim!
Hoşuma gitti bu,hep birlikte tarlalara gittik.
Annemin toprağa verilmesinden birkaç gün sonra dedem şöyle dedi bana:
“Hadi,Aleksey,boynumda madalya değilsin sen benim,bu evde yerin yok artık, git, insanların arasına karış...”
Ve insanların arasına karıştım.