Thorne sıkıntıyla iç çekti.
''Biliyorum, kızgınsın. Ama bir dakika beni dinler misin lütfen?''
Cress gözlerini yumup derin bir nefes aldı. Kızgın değildi.Kırgındı.
Ama gözlerini açtığında, Thorne'a muzipçe gülümsedi.
Thorne tek kaşını kaldırdı. ''Hoppala!''
''Ben de bir kızım,''dedi Cress. ''Belki Iko kadar güzel değilim. Ya da Cinder kadar cesur veya Scarlet kadar gözü pek...''
''Cress, lütfen.''
''Kim bilir Prenses Winter'ı ilk gördüğünde ne yaptın? Düşünmek bile istemiyorum.''
Thorne kızın şüphelerini doğrularcasına, dudaklarını birbirine bastırdı.
''Ama sıra bana gelince, yok! Sanki görünmezim. Nefes alsın yeter mantığıyla önüne gelene yaz, benim yüzüme bile bakma!''
''Sağ ol ya. Kendimi tam bir sapık gibi hissettim.''
"Kuru öksürüğüm 15 gündür devam ediyor.
Oysa sadece bir gece ateşlendim,bol bol burnum aktı basit bir soğuk algınlığı demiştim ...böbrek üstü bezimde bir ağrı da başladı son günlerde...yoksa verem miyim ?
T4 hormonum daimi doktor kontrolü altında ...hiv olabilirim ...domuz gribi? ??bağışıklık sistemim sağlam değilse? Ya hücrelerim çöküyor da..farkında değilsem.!
Havadan püskürtme kimyasallarla zehirleniyorsam ..veba! Sars! Şarbon!!!!
Işte kitabı okuyunca heryerinizde farklı bir ağrı tespit edebilirsiniz..:) bunun bireysel değil toplumsal olduğunu bir düşünün. .dünyanın başına gelmiş en yokedici salgınlar ,bunların yarattığı toplumsal değişimler, göçler, hayatını bu hastalıklara çağre bulmak için söndürmüs (ki kendilerini denek olarak kullananlar var ) bilimadamları, doktorlar..
Ve nihayetinde bir arada yaşamaya çalışan milyarlarca insan ..yeni bir virüs. .dünyayı tam tur dolaşmadan bırakmayan bir afet..belki doğa bilinçli olarak ,zaman zaman insan sayısındaki çoğalmaya denetlemek adına bu üretimi gerçekleştiriyor ..kim bilir ? Sorular ,sorular. .kim hayatta kalabilir?en güçlü bedene sahip olanlar mı? Aklını kullananlar m? Hem yapay salginlar üretip ,hem çare satanlar mı?
Başımıza ne gelmiş ,ne gelecek bilmek isterseniz ...okuyunuz efendim
Sağlıkla kalın. ..
Canım Sabahattin Ali,
Kitap Sabahattin Ali'nin eşi Aliye Hanım ve kızı Filiz Hanım'a yazdığı mektuplardan oluşuyor. Filiz Hanım'ın vesilesiyle Sevengül Sönmez tarafından derlenmiş ve kitabın kapağı mektuplardaki hissi yansıtan bir aile fotoğrafı ile daha değerli hale gelmiş. Bu kitabı okumadan önce, Osman Balcıgil'in "Yeşil Mürekkep" kitabını okumanızı tavsiye ederim. Böylece hem Sabahattin Ali hem de yaşadığı dönem hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz ve mektuplar size daha anlamlı gelir.
Kitaptaki en güzel ayrıntı mektupların orijinal hallerinin kitapta mevcut olması. Mektupların bu kadar hisli olmasında elbette Sabahattin Ali'nin yüreğinin güzelliği eşi ve kızına duyduğu sevginin payı var ama bu hissi besleyen en önemli unsur hayatının çoğunu şehir dışında ve maalesef hapishanelerde geçirmiş olması olduğunu düşünüyorum. Ancak bunların hiçbiri iyi bir eş, iyi bir baba olmasını engelleyememiş. Bir baba olarak kızının büyümesini mektuplarla birlikte gönderilen fotoğraflarda izlemek o hassas kalbine ne kadar ağır gelmiştir kim bilir?
Sabahattin Ali'yi tanımaktan asla pişman olmazsınız. Eğer geçmişten bir yazarla 1 saat sohbet etme şansım olsaydı bu hiç kuşkusuz Sabahattin Ali olurdu. Okuyun, okutturun..
İlk yağmur damlası düştü
Kuru yapraklarına güzün.
Ardında kış kıyamet,
Dert, hüzün.
Alınyazısı hepsi….
Kısmet….
Ha yazı, ha kışı geceyle gündüzün,
Kim bilir kaç günü kaldı
Ömrümüzün?
Ayyy!! Otobüs de bu mu?!
On sekiz saat! Gitmekle biter mi o yol?! Neyse, sıkı bir topuz yaptırdım, bozulmaz kolay kolay saçlarım. Molalarda da makyaj tazeledim mi, tamamdır. Çok sıcak olmasa bari, şahsen ben, parfüm kokusundan başka bir şey duymak istemiyorum.
Annem de uzun bir nutuk çekti sabah sabah. Yok, vaktinde orada ol, otobüs beklemez
Her sabah pencerenin kenarına konan kuş artık gelmez olmuştur. Bayat ekmek kırıntıları, alıngan bir kuşun geride bıraktığı son parçalardır. Kim bilir hangi hoyratlğına alınıp gitmiştir buralardan?