Dünyaya gelmiş herkesin, hiç çalışmadan yaşama hakkı olduğunu söylüyorlar, bunun tersini açıkça gösteren kanunlara aldırmaksızın, her insanın 'asgari geçim standardına' sahip olma hakkı olduğunu, kendisine yiyeceğini, giyeceğini, barınağını vermek gerektiğini ileri sürüyorlar. Bunun için hiçbir çaba göstermesi gerekmez, bu onun doğal ve doğuştan hakkadır, diyorlar. Vermek... ama kimden alınarak verilecek? Boşluk! Her insan, dünyada yaratılan teknolojik yararlarda eşit hakka sahiptir, diyorlar. Yaratılan... ama kimin tarafından? Boşluk! Sanayicilerin savunucusu pozuna bürünen korkaklar şimdi ekonomiyi şöyle tarif ediyor: 'İnsanların sınırsız arzularıyla, sınırlı miktarda sunulan mallar arasında bir ayarlama.' Sunulan... ama kimin tarafından? Boşluk! Kendilerine profesör süsü veren entelektüel bıçkınlar, geçmişin düşünürlerine omuz silkiyor, onların teorileri insanın rasyonel bir varlık oluşu gibi pratik olmaktan uzak bir varsayıma dayalıydı, diyorlar. Oysa insan rasyonel olmadığına göre demek ki irrasyonel olarak da yaşayabilmesini sağlayacak bir sistem gerekir, diyorlar. Bunun anlamı da gerçekliğe karşı gelerek yaşamak demek. Bunu kim mümkün kılacak? Boşluk! Yolunu şaşıran her salak, insanlığın üretimini kontrol altına alma planları yayınlıyor. Verdiği istatistikleri kabullenen ve kabullenmeyenler de onun o planı silah zoruyla uygulama hakkını hiç sorgulamıyor. Kime uygulanacak? Boşluk. Sebepsiz gelirlere sahip rastgele kadınlar çıkıp dünyayı geziyor, geri döndüklerinde dünyanın geri halklarının daha yüksek bir yaşam standardı talep ettiğini söylüyorlar. Talep! Kimden? Boşluk.